Konu bir adada geçiyor.
Bir profesör, hayvanları devamlı şekilde ameliyat edip, onların şekillerini ve bilincini değiştirmeye çalışıyor.
Bunun yanında ameliyatla şekilleri değiştirilerek konuşma yetisi kazanmış hayvanlar, herhangi bir düşünme yetisi olmadan, devamlı kendinlerine empoze edilmiş şeyleri tekrarlıyorlar...
Hatta küçük bir yerde din konusuna da giriyor ve düşünme yetileri olmadıkları halde kendilerine empoze edilmiş şeyleri sayıklayıp, tekrarlayıp duruyorlar...
Olayların içerisinde birisi daha var.
Bu iyi bir adam, fakat profesör ve hayvanlar tarafından devamlı yakalanmaya çalışılıyor ve kaçıyor..
Şimdi, kitaptaki hakiki gerçekliğe bir göz atalım..
Buradaki hayvanları, şu an yeryüzünde, DNA'ları 12 sarmaldan 2 sarmala düşürülmüş, genleri ve bilinçleri ile oynanmış insanlar olarak kabul edin..
Onların hayvan olarak betimlenmesine de özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum...
Ameliyat edilip bilinçleri ve şekilleri değiştirilmiş hayvanların oldukça acılar içerisinde olmasını,
Müdahaleler sonucu kendi özlerinden kopmuş halde arayışta olan, kendilerini boşlukta bulup acılar içersinde olan İNSANLAR olarak ele alın.
Hayvanların genleriyle, bilinciyle ya da şekli ile oynayan profesörü, insanlara müdahalelerde bulunan, SİSTEM olarak kabul edin..
Adadaki iyi adamı, uyanmış ya da uyanmak üzere olan BİLİNÇ olarak kabul edin..
Konunun adada geçmesini ise, etrafı farklı bilinçler tarafından TECRİT edilmiş DÜNYA olarak ele alın...
Kitabı okurken aslında sürükleyici bir macera kitabı olarak değil de verilen mesajların arka planını görerek okursanız, konuya ve kitaba tam anlamıyla hakim olmuş olursunuz...
H.G. Wells boş bir insan değil. Kendisi kozmik bağlantıları olan,
kozmik bağlantılardan aldığı mesajları, insanlık ya da sistem üzerinde oynanan oyunları, sezdirmeden hikayeleştirerek anlatan bir isim...
