İrlandalı yazar Bram Stoker sekiz yaşına kadar bilinmeyen bir hastalıktan dolayı yatalak yaşıyor. Çocukluğu yatağında annesinin anlattığı İrlanda masalları ve korku hikayeleri dinlemekle geçiyor . Ardından iyileşiyor. Yıllarca Avrupa folklorunu ve vampir mitolojisini inceliyor. Victoria dönemi gotik edebiyatına ait 1890 da yazdığı romanı Dracula'yı 1897 de baskıya veriyor. Korku türünün başyapıtlarından biri olan eser, (bu türden okuduğum ilk kitap ve son olacak kendisi ) hukukçu Jonathan Harker'in Transilvanya'ya Kont Dracula 'nın Şatosuna yaptığı yolculukla başlıyor.. Müvekkilinin kan emici bir vampir olduğunu anlayan Harker şatoda tutuklu kalıyor. Harker'i Şatosuna hapseden Kont Dracula İngiltere'ye geliyor ve bir dizi tuhaf olaylar yaşanıyor.. Tüm mürettebatı ölü bir gemi karaya vuruyor, akıl hastanesindeki bir hasta efendisinin gelmek üzere olduğunu söylüyor, hayvanat bahçesinden kaçan kurtlar ve bir kadının peşinden gidip bir süreliğine kayıplara karışan çocuklar hakkında haberler yayımlanıyor. Bu dağınık ipuçları, çoğu birbirini tanımayan bir grup insanı tek bir amaç doğrultusunda bir araya getiriyor. Jonathan ve eşi Mina Harker, ruh doktoru Dr. Seward, Arthur Holmwood, Hollandalı bilim adamı Van Helsing ve Amerikalı Quincey Morris çok eski çağlardan beri var olmuş bir düşmana karşı amansız bir savaşa hazırlanırlar. Kitap günlükler ve mektuplardan oluşuyor, muhteşem betimlemeleriyle hem sürükleyici hem de ürpertici bir romandı. iki taraf arasındaki bu irade ve güç çatışmasını işlediği ve korku edebiyatının başyapıtlarından biri sayılan Dracula, yayımlanmasının üzerinden yüz yılı aşkın süre geçmesine karşın, bugün de aynı ilgiyle okunuyor. Stephan King'in, "edebiyattaki yaratıklar arasında beni en çok korkutan her zaman Dracula oldu. Muhtemelen de daima Dracula olacak." sözüne ben de katılıyorum. Keyifli okumalar.

DraculaBram Stoker · Yapı Kredi Yayınları · 20223,978 okunma

·

73 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.