Gönderi

Alvin ve Heidi Toffler'e göre insanlar zamanı farklı şekillerde algılarlar, Batı toplumlarında zaman bir bulvar gibidir, bir yönü vardır. Bu yönü belirleyen, "değişim" ve "gelişim"dir. Doğu toplumlarında ise zaman bir döngüdür. bu döngü kavramı mükemmeliyeti, durağanlığı ve gelenekselliği ifade eder. Batılılar Doğu kültürünün zaman içinde mükemmelleşmiş kendi içine dönük kapalı kültüründen esinlenir, onu açık ve gelişebilir hale getirir, kullanır ve tüketirler. Doğu kültürü ise hiçbir şeyin farkında olmadan veya bunu aldırmadan o içe dönük yaşamına devam eder ve genellikle Batılıların kendilerinden aldıkları ve geliştirdikleri olgularla sömürürler ve boyun eğmek zorunda bırakılırlar; çünkü Batı her yönden daha üstündür. Osmanlılar ise Doğu ve Batı arasında uzun yıllar Batı'ya meydan okuyarak ve onlar gibi aciz olanları sömürmeden varlıklarını sürdürmüşler, Doğu ile Batı arasında bir tampon oluşturmuşlardır. Batılılar bu tampon yüzünden Atlas Okyanusu'nu aşmayı başarmışlardır. Amaçları yeni kıtalar bularak keşiflerde bulunmak değil, Doğu'yu sömürmeye devam edebilmekti. Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin özelliği, konumundan ve tarihinden gelen bir yapılanmayla kimsenin toprağında ve malında gözünün olmadan ve de sömürülmeden yaşamak, yani Batı gibi gelişme açık olmak, ama bunu başka uluslararası sömürmek için kullanmamaktır. Ve böyle bir yaklaşımın gereği, zamanın aslında hem bir döngüsü hem de bir yönü olduğunu bilmek ve bu döngünün kısır olmadığının bir aks üzerinde kayıp gittiğinin ve değişimlere açık olduğunun ayırdına varabilmektir.
·
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.