Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bir kenti tanımak
Kenti tanımak, onun içinde kaynamayı, kanamayı, uçlara gitmeyi gerektiriyor. Serüven duygusunun gözüpek boyutlar taşıdığı yıllar bağlayıcı ilişkinin kuruluşunda, ben o üç kentte 13-25 yaş dilimleri arasında yaşadım, öyle anlar birikmiştir ki bu dönemin içinde, onları daha olgun, ürkek, temkinli yaşlarımda herhalde yaşayamazdım. "Bir kentin içeriden görünüşü" vakit, emek, tutku üçgeninde usul usul biçimlenir. Tek bir yapıyı, tek bir sokağı ya da meydanı, bir mahalleyi avucunun içine almak: Ne çok bakış bekler. Bakmanın binbir biçimi- ne gönderiyorum bunu söylerken, görmenin çemberi öylesine geniştir. Temas, nesnel portreyi tamamlamaz ayrıca, sizin kentiniz sözkonusu- dur, onu bir başkası sizin gibi görmez. Tanımanın yollarından biri de işte bu eksenden geçer: Öteki'nin görmüş olduğu nedir? İstanbul, Paris, Roma gibi kentlerin en zorlu yanı, tabakaların üstüste bindiği bir palempsest gerçekliği taşımalarından gelir: Harfler, görün tüler, vakitler üstüste binmiş, biribirilerine kaynamıştır. Bu yorucu bü- tünlük çoğu insanı duvara çarpar. Geri çekilirler. Kentin içinde değil de üstünde yaşamaya başlarlar. Ondandır: Bir kenti gezmen kimliğiyle hiç kimse tanıyamaz, içinde yaşamış olmak şarttır.
Sayfa 55 - Remzi kitabevi, 2012Kitabı okudu
·
27 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.