Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

408 syf.
·
Puan vermedi
KÖTÜ BİR YÜREK
Kötülük, nefret, intikam. Bu kelimeleri ortalama bir buçuk saniyede okuduk. Peki ya bu kelimeleri sayfalar dolusu bir romanda yaşarsak? Brontë kardeşler yazmaya çok erken yaşlarda başlamışlardır. Fakat Viktorya Dönemi’nde kadın yazarlara olan önyargıdan dolayı geri planda kalmışlardır. Bu yüzden gerçek isimlerinin baş harflerini kullanarak hem erkek hem de kadın ismi olarak kullanılan mahlaslar kullanmışlardır. Brontë kardeşlerin kitapları bugün İngiliz edebiyatının klasikleri arasında yer alıyor. Brontë kardeşlerden Emily Brontë, 1847’de tek romanı olan Uğultulu Tepeler’i yayımlamıştır. Kitabın ismi bile içimizi ürpertiyor. Bizi daha da ürpertecek olan, bu kitabı konuşmamızı sağlayan Heathcliff karakteri üzerinden devam edelim. Heathcliff karakteri bize sevginin en tehlikeli halini anlatıyor. Sevginin acımasız yüzünü, sevgiden doğabilecek tüm kötülükleri, sevgi kadar masum bir duygunun bazen ne kadar kötü bir insan yaratabileceğini gösteriyor. Bu kötülüğün doğuşu, altı yaşlarında çingene gibi esmer bir erkek çocuğunun Uğultulu Tepeler adı verilen yere ev sahibi Earnshaw tarafından evlat edinilip evin kızı Catherine ile aralarında oluşan tutkuya dayanıyor. Bu tutku onlar büyüdükçe daha da büyüdü ve Heathcliff tarafından durdurulamaz derecede korkunç bir hal aldı. Bazı sorular var ki: Kötülük bir seçim midir yoksa Heathcliff’i kötü bir insan yapmış olabilirler mi? Özellikle Catherine, Heathcliff’in sevgisinin doruklarını görmek yerine onun nefretini görmeyi kendisi tercih etmiş olabilir mi? Kötülüğün karşısında cevabımız kötülük mü olmalı yoksa iyi kalabilmek midir mesele? Heathcliff’in kötülüğünün hatta kötülüklerinin iyimser kılınacak hiçbir yanı yok elbette. Yine de bu kadar kötü bir portrenin nedenlerini kitap boyunca sorguluyorsunuz. Heathcliff öyle kötü bir profil çiziyor ki kafamızda aksini düşünmek, onu iyi bir eylemde bulunurken hayal etmek çok güç. Bütün güzel duygularını içinden söküp atmış bir insan. Heathcliff’in kötülüğe olan açlığı hiç dinmedi. İçinde öyle bir intikam açlığı vardı ki doyumsuzlaştı. Sevdiği kadının ölümü karşısında bile canlanmayan duygularına şahit olduğumda tüm umutlarımı yitirmiştim. Bir karakter düşünün ki işte, hiç umut yok. Her şey sevgisi yüzünden. Sevgi kadar güzel bir duygu onu dünyalar kadar kötü bir insan yaptı. İntikam arzusu ondan kocaman bir kötülük yarattı. Nefreti onu geri dönülmesi imkansız yollara soktu. Sevgi ne garip bir şeymiş değil mi? Bize cenneti de cehennemi de yaşatabiliyor. Bu hastalıklı duyguyu yazarımız Emily Brontë iliklerimize öyle güzel işlemiş ki üzerimizde bıraktığı o kasvetli havayı atlatması bile güç. Karşımdaki kötü yüreğin sonunu görmek için kitaba esir oldum ama ölürken bile mutlu oluşu beni oldukça sinirlendirdi. En azından bu kadar kötülüğe karşı kötü bir son bekliyordum ama yine Heathcliff’e göre kendisi kazandı ve mutlu çekip gitti. Heathcliff herkese kızgın, en çok sevdiği kadına biz ise ona kızgın sonlandırıyoruz kitabı. Kötülüğe en güzel hareketle karşılık vermemiz gerektiğini unutmayalım. "Utan , utan, Heathcliff! Kötüleri cezalandırmak Tanrı'nın işi; bizler bağışlamayı öğrenmeliyiz."
Uğultulu Tepeler
Uğultulu TepelerEmily Brontë · Can Yayınları · 202142,4bin okunma
·
156 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.