ZEHRİMAR’DAN KÖR BİR HARFLE YAZIYORUM GÖĞE UZANAN ŞİİRLER…
Rabia Çelik Çadırcı, Urfa doğumlu bir şair. Biri Zehrimar*, diğeri Kör Bir Harfle Yazıyorum* adıyla iki şiir kitabı yayımlamış bugüne kadar. Zehrimar’ın, Farsça’da “yılan zehri” anlamına kullandığını belirtelim. İlk kitaba adını veren Zehrimar şiiri şu dizelerle bitiyor:
“gezinir ruhumda zehrimar!
üflese nefesin bir parça ağukıran
gülüşünden gülüşüme değer
işte o vakit yaşam” (s:22)
Buradan anlaşıldığı üzere, sadece bireysel değil, toplumsal boyutta da yaşamı tümüyle etkileyen bir zehirlenme mevcut. Biraz ileride Hafızamın Kusmak İstedikleri Var şiirine rastlayınca, kendi payıma “düşünce zehirlenmesi”ne benzer başka bir sonuçla karşılaşıyorum. Eğer “hafızamın kusmak istedikleri var / gözlerimden değil yaşlar acizce akan / kalbimden atmak istiyorum küskün çocuğu / dünyanız kirli! dünyanız kirli” (s:63) yakınmasını gözden geçirirseniz, siz de aynı sonuca varırsınız. Demem o ki yaşamı zehreden sıkıntı her yanıyla çöreklenmiş insanın üstüne, soluk aldırmıyor. Üstüne üstlük mutsuz toplum görünümünün içinde kadınlık acılarıyla çırpınan “bir küçük kadın”ın ahı yeri göğü inletiyor. Çünkü “ey ceberut efendiler! / dinleyin şarkısını kadının / kalpler arınsın yüzyıllık ezberlerden / ve çaputtan sözlerinizi gömün / gömün ve sarılın yaşamın müziğine ahenkle” (s:51) şeklindeki iyimserlik dilekleri çepeçevre kuşatılmış durumda. Böylesi bir ortamda şiirin de kadınla birlikte öldürüldürüşünden söz edebiliriz:
“şiiri yazacaktım bugün
ne de güzel doğmuştu
ruhumdan sansıcız esinler
bir kadın öldürüldü
şiirim de öldü” (s:45)
Evet, her kadın cinayetinde şiirin de öldürüldüğü gerçeği, kadının yaşam hakkı ile yaşam alanının daraltılmasıyla eşdeğerdir. Böyle olmasaydı; şiirle gökyüzüne yükselmenin, yani özgürce uçma eyleminin özgür kadınla birlikte şiiri de işaret ettiğini doğrulayabilirdik. Zehrimar’a kafa tutan şiir ne menem bir şeydir diyenler şu dizelerin altını önemle çizsinler:
“şiir oluyorum birden
şiir olup yükseliyorum
kanatlarım, kanatlarım gökyüzünde işte!
duyuyor musun kokusunu şiirin” (s:32)
İkinci kitaba, malum karanlığı kovmaya çalışan “kör bir harfle yazıyorum göğe / örselenmiş kalbimle üstüne basarak / sunturlu kederlerin” (s:9) şiiriyle başlasak da o keder bizi bırakmıyor; “ölü kemiklerle oynayan bir çocuğun” dalgın suretinde, “böylece başlardı laneti yoksulluğun / aç bir ruh / aç bir zihin / ve aç bir ölü beden” (s:11) göstergeleriyle birden hepimizi yaşamın dışına itebiliyor. Ardından bir remmala (kum falına bakan) adını sormak; dahası Sorgu ile kimliksizliği yan yana getirmek rastlantı olmasa gerek:
“üstümde eğreti bir giysi
bu göz, bu kaş, bu gülüş kimin?
uyandım geceden bir başka geceye
fikrimi böldü ansızın
çığlığı kirpiğimin
ömrümün karabaşını hey!
mücrim kimliğim sorgudaki
kimsin sen?” (s:17)
Zamana yayılan iç ve dış kanamalardan; aidiyet, ideoloji ve yoksulluk ekseninde oradan oraya savrulan sarı solgun fotoğraflar saçılır yeryüzüne:
“salkım saçak küfürler imanlı soluklarda
yediğin haramdır!
içtiğin zift katran!
kıydılar elime, hem de sol elime
oysa şiir yazdımdı ben bu ellerle” (s:18)
“çocuktum, işçiydim bir pikabın kasasında
çocuktum, işçiydim, aç bir ölüydüm” (s:20)
Bir ucu da Suruç Katliamı’na çıkar solgunluğun. İlk bakışta Ahmed Arif’in Otuz Üç Kurşun’unu çağrıştıran şiir başlığı içeriğiyle hemen kendini ele veriyor:
“bir yaz günüydü
avucumuzdan yıldızların kaydığı
kalbimiz parçalandı bakarken mavi ufuklara
göğü yırttı ansızın
kötünün ceset kokan cehennem sesi!
ve otuz üç güvercin süzüldü birden
dökülen kanları ele ele yeşerecek” (s:21)
Her şeye karşın bu külrengi kuşatmada ne ütopyasından ne de ütopyasıyla bütünleşen gelecek özleminden vazgeçer şair. Ten’den tin’e bir şölen çağrısını andıran aşağıdaki dizeler yepyeni başlangıçlara gebedir kuşkusuz:
“hoş geldiniz ey özgür gülüşler!
düşler, onuru insanın hoş geldiniz…” (s:32)
“merhaba yeni dünyamdaki özgür tin’e
başımdaki yeni us’a merhaba” (s:33)
Kör bir harfin ya da kör bir alfabenin de görme güçlüğü içinde olduğunu söylemeyiz. Körlüğün görmekle ilgisi yoktur bu bahiste. Görmeye bilinçle varılır çünkü.
Her iki kitabın toplamından yansıyan değerlendirmede; okuru dünya gerçekliğiyle buluşturmaya çalışan şairin, -ayrıntıları örgütleyen bir dille- biraz daha şiirin içine girmesi gerektiğini önerebilirim. Unutmayalım ki, empatiyle sıçrayan sezgi ve sarsıntı katsayısı ne kadar yüksek olursa etkileyicilik de o oranda artar.
Gerisini zehrimara bulaşmış insan müsveddeleri düşünsün!
* Zehrimar – Rabia Çelik Çadırcı – Edebiyatist, 1.basım, Kasım 2019
** Kör Bir Harfle Yazıyorum Göğe – Rabia Çelik Çadırcı, Klaros Yayınlar, 1.basım, Şubat 2022
Ahmet Günbaş