Kont Oderland, bir bankada veznedar, görevine sadık, parayi sevmeyen , günlük işini aksatmayan bir adam; bir gece yarısı bankaya gider ve bankanın kapı bekçisini eline geçirdiği bir balta ile öldürür ve neden öldürdüğü üzerine hiçbir fikri yokturr. Veznedari onu savunan avukattan çok; davanın savcısi anlar.Bu cinayetin nedensizliği ile kendi düzenli, sıradan, kurallarla örülü yaşamı arasında benzer bir bağ yakalar. Eserde balta bir fetişe dönüşür. Savcının düzenden ve sistemden kurtulmak isteği, onlarca dosyanın, evrakın yakılmasıyla ifade edilir. Yaşama dair her şeyin her gücün her anahtarın adı olan evraklar ile gücü elinde tutan savcı; bu kez Kont Oderland kimliğinde, deri çantasında her daim taşıdığı balta ile iktidarı elinde tutar. Aslında değişen sadece durumlar ve içinde bulunulan şartlardir Baltayı veya gücü kullanan zihniyet değişmedikçe evrak ya da balta güce hizmet etmekten öteye geçmeyecektir, düzenin bir parçası olan savcı bu kez de kendi elindeki araçla başkalarını bu sistemin mahkumu edecektir, iktidar ilişkimizde bu düzenin sarmalindan dan kurtulmak imkansızdır artık. Bürokrasinin içinde kimliğini yitiren tekli, bireyci insanın kurtuluşu ve anlamlı bir tutunacagi şey bulması mümkün müdür? Yine düşle gerçeğin karıştığı bir zeminde sorunu gördüğümüz fakat çözümsüz kaldığımız bu mevzuya çarpıcı bir dokunuş Kont Öderland. Kısa bir sürede okunabilir bir kitap ama grup okuması yapılırsa üzerinde çokça konuşulacak bir kitap bir tiyatro eseri.