Gönderi

Şu sonuca varmıştık ki, bütün bilgilerin bizim içgüdüsel inanışlarımızın üzerine kurulmuş olmaları gerektir, ve eğer bunlar da atılacak olursa geriye hiçbir şey kalmaz. Ama bizim içgüdüsel inanışlarımızın birtakımları ötekilerden daha kuvvetlidir ve birçokları da alışkanlıklar ve çağrışımlar dolayısıyle, aslında gerçekten içgüdüsel olmayan ama yanlışlıkla böyle sanılan başka inanışlarla karışmışlardır. Felsefe, içgüdüsel inanışlarımızı katıksız olarak aşamalara ayırmalı ve olduğu gibi gözlerimizin önüne sermelidir: Önce bu inanışların en kuvvetlilerinden başlayarak ve büyük bir titizlikle şunu göstermelidir ki doğru ifade edildikleri zaman bunlar birbirleriyle çelişmezler, tersine, ahenkli bir bütün meydana getirirler. Bir içgüdüsel inanış ancak başka bir içgüdüsel inanışla çelişirse reddedilebilir. Eğer bu inanışlar arasında tam bir uyuşma olursa, bununla bütün sistemin güvenilirliği kuvvetlenmiş olur.
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.