Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

152 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Türk öykücülüğüne dönemsel ve TÜRKİYE'li bir kaynak denemesi!
Edebiyatımızda yaptığı eleştirilerle gündeme gelmiş doktor yazarımızın tek eserini; merakım dolayısıyla, bir röportajında pervasızca eleştiri yapmamız düsturuyla yorumlayacağımı haber de vererek okudum. Cumhuriyet dönemi, 50'lerden günümüze özellikle öykücülüğümüz merkezli küçük bir kaynak kitapla karşılaştım. Hatta aralarda tekrarlanan bilgilere bakılırsa da, sanki eski denemelerin bir araya getirilmiş hali bu kitap! Leyla Erbil'in de Dörtlü çete dediği güruhtan Fethi Naci ve Nurullah Ataç'ın yapıttan önce dil eleştirilerini eleştirmekle başlamış yazar, #edwardsaid ile #teryeagleton 'ın eleştiri denemeleri ışığında. Ardından pek sevilen muhafazakar kalem Ömer Lekesiz'in ahiret korkusuyla eleştirilerini ertelemesine(!), liberal kalem Semih Gümüş'le özde bir farkı olmayarak, yanlılığın tuzağına düşüp demokrat muhafazakarlıkla gerici otoriterlik arasında otoriterliği yeğlemelerine (ki katılıyorum). İdolü eleştirmen Bedrettin Cömert'in, kitap tellallarının edebiyatımızda kooperatifçilik oynamaları sözü gibi, hiç değişmeyen jüri üyeleriyle edebiyat ödüllerine girmiş ki, bu durumun benzer kıstaslar aranarak tek tip özgünlüğe ve edebiyata kapı aralayacağı da aşikardı ve günümüzde de HÂLÂ böyledir. Marx'ın dil sözlerinden, dil oyunlarıyla dilin fetişleştirilmesi sorununa dikkat çeken Tözeren, ardından edebiyat dönemlerine yol almaya başlıyor: 50'ler, 70'ler (özellikle 74-84 dönemi), 80 sonrası, 90 körfez savaşı sonrası ve 2 binler (GEZİ'den önce ve sonra). 70'lerdeki toplumsal olanın öncelendiği edebiyat, 90'larda bireyci, dışarıya hiç çıkmayan yazarların elinde kaybolur. 80 kuşağı öyküsünün olmayan karakteristiği ve 12 Eylül'ü seyreden sessiz çoğunluğun olmayan sesi vardır. M.Mungan'ın düşsel öyküleri türer bu dönemde ve ardından 90'larda anlaşılmaya yönelik serbest dolaylı anlatımı içeren #mahiröztaş ile #cemilkavukçu öyküleri gelir. 90'lardaki benzeştiren ama birleştirmeyen iklim, görünmek ile okunmak ilişkisine dayanır. Artık ortaya çıkan, bir camın arkasından yazılan evcil sözcüklerdir. 90'larda yaşanan Kürt halkına yapılan baskı ve şiddete özellikle değinen yazar, müebbet hükümlülerin yazdıklarıyla oluşan Müebbet Edebiyatı'na (ilk kez duyuyorum) ayrı bir bölüm ayırır. Adeta F tipi öyküler derlemesine gider ve onların ölüme karşı yaşama tutkusu olduğunu söyler. 2binli yıllar öykücülüğünde, tekrar toplumsal olanın ama farklı biçimlerde öncelenmeye başlandığı yıllardır. Aforizmaya yaslanan ve ineternetten gelen öyküleri, geçici haz veren 'öykünün pornografisi' olarak niteler. 2013'teki kadınlar ve LGBTİ'lilerin oluşturduğu Gezi Direnişi dili ise, hem edebiyatımızda çıtayı yükseltmiş hem de ona dilini çıkarmıştır: Yeni Gerçekçilik. Pek çoğunu okuduğum son dönem yazarlarının önemli öykülerinden örneklemeler yapan yazar, şairlerin de öykücülüğe öykünmesiyle eser bolluğundan da bahseder. Dikkat çektiği öykücülerden bir çoğunu takip etmekte ve duymadıklarımı da bu eser sayesinde listeme almış durumdayım. Son bölümler; temelde Türk modernleşmesinde kadınların sokağa çıkışları; 68 kuşağı (Füruzan'ın Kırık yedililer romanı), Feminizm (Kürt kadın hareketleri ve Latife Tekin eserleri) ve Gezi direnişi (Mavi Neşe'nin YoncaLunaFeride ile #emrahserbes 'in Deliduman romanları karşılaştırılması) zamanı olmuştur, ona göre. Ayrıca Tv'den naklen Körfez savaşını izleyen yazarların sanal gerçekçiliğini 'Kabuksuz kaplumbağa' olarak belirtir. Son zamanlarda hazır duygusal paketlerle adeta TOKİ'leşme sonucu oluşan ucuz edebiyatın iyi edebiyatı kovması tehlikesine dikkat çeker. Edebi anlamda yapılan öykü dönem ve yorumlarının çoğuna katılmaktayım yazarın. Ancak kimliğini Türkiye'li olarak özellikle vurgulamasına, Kürtçe (yurtdışı hariç tabanı oluşum aşamasında!) edebiyattan öğreneceklerimiz görüşlerine ise, hayır. Elbette her insan kimliğini seçmekte özgürdür ama pek sevdiğim Max Frisch'in, 'Kendine kesin bir kimlik çizmemelisin' sözüne katılırım ben, modern dünyada. Tarihçilerin dediği gibi, Garbın biz Anadolu Şark'a taktığı (ki Doğu Akdenizli bir toplum olduk artık biz!) belgeli bu kelimeden niçin rahatsız (Türkmenler etnisitesi bahanesi mi yine!) olduğumuzu (Faşist derler ya şimdi!) anlamış değilim, bir çok halkın yaşadığı Türkiye'mde. Sonuçta; bunlara takılmadan, yazarın sosyal medya yozlaşmasını eleştirmek adına her bölüm sonunda çektiği selfilerle dolu bu öykü merkezli güzel bir edebiyat dönem incelemesini, OKUYUN derim.
Edebiyatta Eleştirinin Özeleştirisi
Edebiyatta Eleştirinin ÖzeleştirisiAyşegül Tözeren · Manos Kitap · 20184 okunma
·
74 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.