Bir önceki, ondan önceki, ondan da önceki sabahlardan kalma sözlerdi bunlar. Sobadan başka hiçbir şeyin öneminin olmadığı bu odada sanki az önce kendileri konuşmamış da, bu sözler, sobanın çıtırtısından, çaydanlığın buğusundan ve puslu camların gerisindeki kurşunkalemle çizilmişçesine kıpırtısız duran ağaçların çıplaklığından sıyrılıp ortada dolaşmaya başlamış gibi gelirdi adama.
İletişim Yayınları