Sen pencerenin önünde durduğunda, güçlü
kürekkemiklerinden
ne bahçe kapısı görünürdü, ne deniz, ne de balıkçı
tekneleri.
Gölgenle dolar taşardı ev, sen öyle başmelek gibi
boylu,
akşam yıldızının parıltısı kıvılcımlar saçarken
kulağının dibinde.
Bütün dünyaya açılan bir kapıydı penceremiz, cennete
yönelen
bir yolun başlangıcı, sevgili ışığım, bütün yıldızların
çiçek açtığı.
Sen gözlerini batan günün parıltısına dikmiş
dururken
kendi odan olan bir gemiye yön veren bir dümenci
gibiydin.
Akşamın ılık mavi alacakaranlığında demir alıp
birden dinginliğine götürdün beni samanyolunun.
Ama şimdi bu gemi batıp sulara gömüldü, dümeni
kırıldı,
ve ben sürüklenip duruyorum denizin dibinde tek
başıma.