"İslâm, sizin üzerinizde görünmek ister."Kitap, iki hikayeyi birden işliyor. İlk hikaye, arkadaşlarını Kurtuluş Savaşı'ndan sonra kaybeden ve onların verdiği mücadelenin yaşadığı dünyaya hiçbir etkisi olmadığını fark eden yaşlı bir adamın elli yıl boyunca evinden hiç çıkmadan, sadece bahçesinde gül yetiştirerek dış dünyayı protesto edişiyle ilgili. İkinci hikaye ise kendi özünden uzaklaşmış bir arkadaş grubunun ellerindeki tüm imkanlarına rağmen huzurlu olamaması üzerine.
Gül yetiştiren adam, elli yıl boyunca gerçekleştirdiği sessiz ve pasif direnişi torunu ile gittiği sabah namazı ile bozar ve evinden dışarı çıkar. Yolda gördüğü her şey onu çok şaşırtır ve üzer. Mahallesini çok değişmiş ve yozlaşmış bulur. Caminin içinde gördüğü fötr şapka da onu en çok etkileyen değişimlerden biri olur. Sadece namazı kıldırmak için gelen imamın kıyafetini görünce sevinir ve hâlâ umut veren insanlar olduğunu düşünür. Ancak namazdan sonra onun da kıyafetlerini değiştirdiğini görünce umutları söner. Hâl, bıraktığı zamankinden çok daha kötüdür. Namazdan sonra dayanamayıp dağılan cemaate anlattıkları nedeni ile başına iyi şeyler gelmeyecektir.
Diğer hikayenin ana kahramanı olan Sitare ise çevresi tarafından tam olarak anlaşılamamış, herkesin kendi anlamak istediği şekliyle anladığı bir kadındır. Amaçsızca önüne gelen her rüzgara kapılan Sitare'nin içinde aslında ona bunları yaptıran kimsenin bilmediği duyguları vardır.
Bu iki insanın kaderleri bir gazete haberinde birleşir.
Kısaca eser, asıl kültüründen uzaklaşmamış ve "yeni" denilene yeniliğinden dolayı değil, "eski"yi reddettiğinden dolayı karşı insanlarla, aslını bilmeyen neslin karşılaştırması gibidir.