Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

#1000K
NAZIM HİKMETİM GERÇEKÇİLİK ANLAYIŞI * Nâzım Hikmet'in Kemal Tahir'e mektupları hakkında: * ''..bu mektuplarda Nâzım Hikmet'in, sanat hakkında düşündüklerini sürekli bir uyumluluk içerisinde ve sonunda bir bütün teşkil edecek biçimde serimlemesi, hatta formülleştirmesidir. Bütün tartışmalar somut olgulardan hareket etmektedir. Düşünsel dalış cinsinden hiçbir kelâm yoktur. Somut yapılardan söz edilirken, ansızın, pratik eylemin kuramsal ifadesine geçiliveriyor. Ozan, her yargısında, en doğal bir biçimde aydınlık, açık olmasını bilmiştir. Ve en çetrefil konuları bile, bütün entelektüel faaliyetlerinin somuttan, var olandan ayrılmaması nedeniyle, elle dokunulur gibi vermesi, insanı, bu yargıların içtenliği, gerekliliği ve vazgeçilmezliğine müthiş inandırmaktadır.'' (Sayfa: 67) * Nâzım Hikmet'in şiirine yaklaşacak her yol bu mektuplardan geçmek zorundadır, dersek, yeni bir şey bulmuş sayılmayız herhalde. Çünkü ozanın yapıtlarını en doğru bir biçimde ancak, onun sanat hakkındaki düşüncelerini kavradıktan ve böylece 'o' sanata yaklaşacak en doğru yöntemi öğrendikten sonra tartışabiliriz. Yoksa yargılarımızın yapıta göre geri kalması tehlikesi kaçınılmaz bir sonuçtur.'' (Sayfa: 67) * Nâzım Hikmet'e göre geçerli sanat salt 'gerçekçi' sanattır. O, bu görüşü, bütün mektupları boyunca, hemen hemen, sadece 'realist' sözcüğüyle karşılar. Örneğin, 'realizm' terimine herhangi bir sıfat eklemez; onu başka herhangi bir biçimde sınırlamaz. Gerçek bütün sanat yapıtları, ona göre, gerçekçi sanatın ürünleridir. Bu gerçekçilik, onda, zorlama bir sonuç değil, has sanatın öz niteliğidir. Dıştan ekleme bir ad, bir etiket değil, sanatın temel özelliğinin doğruladığı bir olgudur.'' (Sayfa: 69) * ''..sanatçı, realitenin belirli bir kesimini kavrayarak, ona sanatsal biçimini verir. İçlem, belirli bir tarihsel dönemin somut koşulları içerisinde, pratik yaşama çizgilerinden koparılmadan verilen insandır. Bireysel, kişisel yönleri, ancak onun toplumsal-pratik-günlük ilişkileri içerisinde değer kazanır, sorumluluğunu bulur. Ancak o zaman 'ben' ve 'biz'in çelişkileri aşılarak, bu iki uç arasında, geniş bir diyalektik ilişkiye girilir ve çelişiler birliği kavuşur, anlamalarını elde ederler. 'İnsan' dedik, 'insanın bütünlüğü' dedik. Bu kavramların boş bir formül haline indirgenmemesi için, bir an olsun gözden kaçırılmaması gereken nokta, 'konkre insan' terimidir. Yani ayakları yerde, 'üretim ilişkileri' içinde anlaşılan, bilincinin varlığını değil, tersine, toplumsal varoluşunun bilincini belirlediği insan.'' (Sayfa: 73-74) * Forum, 1 Haziran 1969, Sayı: 364 *
Eleştiriye Beş Kala
Eleştiriye Beş Kala
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.