Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

628 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Yazar Sinan Akyüz, İncir Kuşları kitabını yazarken Bosna'ya gitmiş ve orada Meyra ile karşılaşmış. Bosna'daki savaşın hayatta kalanlarından biridir Meyra ve kız kardeşi Diba'ya verdiği sözü tutmak için yaşadıklarını anlatır. Savaştan sonra hisleri ölmüştür artık, öyle söyler. Yani bu kitapta anlatılanlar gerçek bir hayat hikâyesine dayanmaktadır. 1992'de başlayan kâbus, Srebrenitsa'da 1995'te 8372 insanın katledilmesine kadar sürmüştür. Masum insanların başına ölüm yağmış, ölmeyenlerin başına da tecavüz, işkenceler, aklınıza gelebilecek her türlü onur kırıcı eziyet gelmiştir. Okurken size bile aradan yıllar ve mesafelere rağmen acı çektirecek, iğrendirecek kadar kötüdür yaşadıkları. Aileler parçalanmış, umutlar yok olmuştur. Toplama kampındaki namaz kılma kısmı... Tam anlamıyla ikonikti. İkonik, simgesel demek bu arada. İnançlarından dolayı gördükleri işkencelerin simgesi. Kitapta asla unutmayacağım bir kısım olarak yerini aldı. 48 Saat Kül ve Duman... Ustaşaların (Aşırı milliyetçi Hırvatlar) zulmüne dair Ahmiçi köyünde bir müze varmış. Gerçekte de yaşanmış, kitapta da anlatılıyor. Boşnakları katleden sadece Çetnikler değildi. Ustaşalar da vardı. Nasıl bu kadar nefretle dolmuşlar, anlaşılır gibi değil. Kitabın anlatımını aynı yazarın Bosna konulu diğer eseri olan İncir Kuşları'ndan daha iyi buldum. İncir Kuşları'nda karakter gelişimini eksik bulmuş ve şöyle demiştim "... başta sıradan bir insanken, ırkçı fikirlerden etkilenerek yavaş yavaş karanlık tarafa geçen biri olarak okumak isterdim." Bu kitapta hem iyi hem kötü karakterler daha derinlikli. Sıradan bir gençken katile, tecavüzcüye dönüşen Radomir karakterinin sahnesi çok vurucuydu. Gerçi hangi bölüm vurucu değildi ki? Ancak edebi açıdan da ilk kitaba göre daha başarılıydı. Eleştireceğim iki nokta var, bazı diyaloglar defalarca tekrarlanmış ve bir yerden tekrarlar bayıyor. Diğeri de kitabın fazlaca uzatılmış olması ki bu da tekrarlardan kaynaklanıyor. Konu yarı hacimde bir kitapta da gayet iyi işlenebilirdi. (Sitedeki diğer incelemeleri okudum. Birisi "Kitapta Sırplara sadece bela okuyorlar başka bir şey yok," yazmış. Ne yapacaklardı, madalya mı vereceklerdi? Bir de nasıl başka bir şey yok, aşırı bilgiye boğmadan, yeterli betimlemelerle gayet tarihi olayları anlatmış işte. Direniş örgütü de var, işkence de var, katliamdan önceki sıradan hayatları da var.) Kitabı okurken olduğum yerde terlemeye başladım. Elim ayağım titredi. "Yetti, tamam." deyip ara vermek, derin derin nefes almak zorunda kaldım. Ben normalde filmlerdeki, kitaplardaki şiddet sahnelerinden fazla etkilenmem ama bu kitapta anlatılanlar kurgu değil, gerçekten yaşanmış. Üstelik Müslüman olmaktan başka hiçbir suçu olmayan çaresiz masumlara... Empati yapmayı denemek bile sizi bir mengenenin içine sıkıştırmaya yetiyor. Allah ve ahiret inancının insanın aklını, dengesini yerinde tuttuğunu da anladım. Allah'ın adaleti olmasaydı delirirdik. Kötülüğün mantıksızlığı zihin melekelerimizi iptal ederdi. Bosna Soykırımı'yla ilgili okuduğum üçüncü kitap bu. Neler olduğunu bilmeme rağmen, acı vermesine rağmen bu konudaki kitapları okumaya devam edeceğim. Çünkü hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür ve "unutulan soykırım tekrarlanır." Çünkü orada, insanlığın öldüğü o yerde, neler olduğunu bilmeli ve gelecek kuşaklara aktarmalıyım. Bugün Kosova'da Sırplar barikat kurduğunda, asker alımı haberleri çıktığında, 9 Ocak'ta Bosna Hersek'te yasa dışı Sırp Cumhuriyeti* kutlamaları yapıldığında bunun normal olduğunu falan düşünmemeliyim. Çetnik zihniyetinin yaşadığını bilmeliyim. *(Sırp Cumhuriyeti Sırbistan değil. Bosna Hersek içindeki bir bölge. Bosna Hersek'i bölmek istedikleri için anayasalarına aykırı olan bu kutlamaları yapıyorlar.) Boşnaklara büyük saygı ve sevgi duyuyorum. Son yüzyılın en feci soykırımlarından birine maruz kalmalarına rağmen intikam değil, yalnızca adalet arıyorlar. Hayata, inançlarına ve kimliklerine sarılıyorlar. Yüreklerinin güzelliğini koruyorlar. Yaşama tekrar gülüyor, o onulmaz travmaların içinden çıkıp yaralarını sarıyorlar. Geçen bir haber okudum. Bosna'da kimsesiz bir teyze huzurevinde vefat etmiş. Cenazesinin masraflarını bir hayırsever karşılamış. Bu haber sosyal medyada yayılınca 200 kişi teyzenin cenazesine katılmış. Normalde mazlum, zalime dönüşür. Tarihin gösterdiği budur. Örneğin Naziler Yahudileri soykırıma uğratmıştır ve yıllar sonra İsrail, Filistinlileri katletmiştir; Japonlar Çinlileri II. Dünya Savaşı'nda katletmiştir, bugün Çinliler Uygur Türklerini soykırıma uğratmaktadır. Bakın burası çok ilginç, Sırplar da zalime dönüşmüş mazlumlardır. II. Dünya Savaşı'nda Naziler ve Ustaşalar (Aşırı milliyetçi Hırvatlar), Sırpları işkencelerle katletmişlerdir. Sırpların içinden de tarihin en cani oluşumlarından biri olan Çetnikler çıkmıştır. Bireysel olarak da bu böyledir. Mesela ebeveynlerimizden gördüğümüz travmayı çocuğumuza yaşatırız. Yaşadığımızı yaşatırız. Bu döngüyü kırabilmek için kendimizi dinleyip yaralarımızı iyileştirmemiz gerekir. Boşnaklar okuduğum kadarıyla bu zinciri kırabilmiş bir millet. Aliya İzzetbegoviç'in "Geleceğimizi geçmişimizde aramayacağız. Kin ve intikam peşinde koşmayacağız." sözü bunun göstergesi mesela. Ben böyle bir söz söyleyen başka bir lider bilmiyorum. Liderler halklarının yansımasıdır. Bugün Bosna-Hersek'de üç entite birlikte barış içinde yaşıyor. Bosnalı Sırpların başında bugün Bosna Hersek'i bölmek istediğini her fırsatta söyleyen Milorad Dodik diye kışkırtıcı bir yönetici olmasına rağmen galeyana gelmiyorlar. Ruhları olgunlaşmış. Sabırla, huzurla sürdürüyorlar yaşamlarını. Bu halin kaynağının, İslam'ı özümsemelerinde yattığını düşünüyorum. İslam, şeriat adı altında kaskatı kanunlarla yönetilmek, cübbe, sarık, çarşaf giymek (ben de tesettürlüyüm tesettürü küçük görmüyorum asla, başka bir şeyi vurguluyorum ben burada) ya da sürekli namaz kılmak, oruç tutmak değildir. İslam öncelikle vicdandır ve ben Boşnaklarda bunu görüyorum. Her musibet bir imtihansa eğer, Bosnalı Müslümanların, bu ağır imtihanı başarıyla geçtiklerine inanıyorum. Velhasıl dostlar, ben okudukça Bosna'ya âşık oluyorum.
Meyra
MeyraSinan Akyüz · Alfa Yayınları · 20195,6bin okunma
··
207 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.