Alıntıdan alıntı:
"Türkeş 1992 yılında yaptığı bir konuşmada konuyla ilgili olarak şöyle diyordu:
'Şimdi, özellikle de içinde yaşamakta olduğumuz şu günler içerisinde yoğunluğu artırılarak devam ettirilen bir propagandayla ülkücü hareket, olayların içine çekilmek istenmekte, ülkücü gençler üzerinde yürütülen çeşitli provokasyonlarla bir "ülkücü-PKK" çatışması körüklenmeye çalışılmaktadır. Bizler devlet varlığını, vatan bölünmezliğini, millet bütünlüğünü savunan kişiler olarak elbette ki, bölücülere, elbette ki PKK çetesine karşıyız, karşı olacağız, Bundan tabii hiçbir şey olmaz. Fakat bütün bunlar ülkücüler sokağa çıkıp, dağa çıkıp, eline silah alıp PKK'lılara saldırarak memlekette bir " ülkücü-PKK" kavgası olacak demek değildir.' (Turhan, 2016b: 355)
SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın 1993'te kendisini ziyaret eden Güneydoğulu milletvekillerine:
'Türkeş Türkiye'nin sübabıdır,' dedikten sonra ekliyordu:
'Türkeş'in 1980 öncesi tavırları olsaydı, Türkiye' de çok ağır çatışmalar yaşanabilirdi. Türkeş şimdi Türk-Kürt çatışmasından çok, kardeşliğinden söz ediyor. Türkiye'de son yaşanan olaylarda şoven bir tavır sergilememesi çok önemli.'
Ertuğrul Özkök de 15 Mayıs 1994'te yazdığı bir yazıda Türkeş' in 'uzlaşmacı, toplumsal barış yanlısı, bilge lider' imajına şu cümlelerle katkı yapacaktı:
'Neredeyse her ilinde, her ilçesinde haftada bir iki şehit cenazesi kaldırılan beldeleri seyrediyorum. Bir zamanlar Hitler'in Türk versiyonu olarak kabul edilen bir lider için bulunmaz bir fırsat tarlası görüyorum ... Böyle bir milli kasırgada, Türkeş gibi bir liderin istese ülkeyi bir anda yangına çevirebileceğini tahmin ediyorum. Miloseviç'in Yugoslavya'yı ne hale getirdiğini düşünerek, sorumsuz bir milliyetçi liderin Türkiye'yi nasıl bir felakete götüreceğini kendim kadar iyi biliyorum ... Haydi dese milliyetçilik bir anda ırkçılık haline dönüşecek ve belki de Türkiye bir Saint Bartelemeo gecesi yaşayacak.' (Bora ve Can, 2004: 377)"