İletişimsizliklerle dolu bir evlilik. Birbirini anlamayı bile denemeyen iki insan aynı evin içinde nereye kadar sağlıklı kalabilirdi ki?
Bu eseri erkeğin ağzından okuyacaksınız. Kıza soğuk davranıp susarak, ondan kendisini anlamasını bekleyen çokça gururlu bir eş var karşımızda. Eşinin intiharı sonrası düşüncelerinde kaybolmaya başlıyor, vicdan azabıyla içinde bulunduğu durumu sorgulamaya, suçluyu bulmaya, anlam aramaya çalışıyor. Pişmanlıklar sarıyor etrafını. Ama ne yaparsa yapsın artık bir şeyler için çok geç kalınmıştır. Uzunca susmalarının sonunda konuşacak bir eşi bile yoktur artık.
"Küçücük potinleri karyolanın yanında duruyor, sanki onu bekliyorlarmış gibi... Hayır, her şey bir yana, yarın onu götürdüklerinde ben ne yapacağım?"
Yukarıdaki alıntı iç burkuyor değil mi? Sevdiklerimizi kaybetmeden sormalıyız bu soruyu kendimize. Gururumuzdan ödün vermeliyiz. Sevdiğimizi korkmadan, gocunmadan söylemeliyiz. Neden hep pişman olacağımız sonları ellerimizle hazırlıyoruz? Bir evliliğin bu şekilde sonlanması ne kötü...
Kısa ve etkileyici bir kitaptı. Bir çırpıda okuyacaksınız. Tavsiye ederim.
Keyifli okumalar...