Orhan Veli Kanık akımının yüzeyde kalışına, toplumculuğuna ve fikirciliğine karşılık, Attila İlhan duygulu, marazî denecek kadar duygulu, trajik bir hayatı ortaya koymuş, onların toplumculuklarına karşılık, bireyci bir şiir kurmuş, berikilerin hak, eşitlik vs iddiaları cinsinden bir doktrin şiirini gerçekleştirmeyi hep ileri sürmesine rağmen, mizacı gereği, bir kaçışı, büyük şehirden kaçışı, uzak ülkeler hasretini, aşkla melankoliyi çizmiştir. Bir bakıma yeni, bir bakıma servet-i fünûn kadar eski bir şairâneliği dener. 30-40 arası şiiri, bir çeşit mistik şiir olduğundan, cevher gereği, alelâdelikten kaçıyordu. Oysa
Attila İlhan, hayatla ilgili, büyük metafizik gerçeklerle ve değerlerle değil, salt hayatla ilgili bir şairânelik getiriyordu. Bu yüzden bir çeşit sanatta irtica yaptığı ileri sürülüyordu. Fonksiyonunu tamamlar tamamlamaz, biten bu reaksiyon şiirini, her türlü çalışma kurtaramamıştır..."