Çoğumuzun aşina olduğu bir kitapla geldim dostlarım. Körlük, yazarımız Jose Saramago'nun en Bi bilindik romanı. Bir Distopya olarak bakmak çok uygun olacaktır. Bir kişinin bir anda kör olmasıyla başlayan sonrasında bütün insanlara bulaşarak bambaşka bir yaşama geçiş yapmak zorunda kalınan bir salgın. Bu körlük bildiklerimizin çok farklı. Biyolojik olarak hiç bir sorunun tespit edilemediği ve kör olan kişinin karanlıklara gömülmesinin aksine aydınlık/beyaz bir sise hapsolduğu çarpıcı bir konuyu ele alıyor. Okurken yaşadığımız korku, tiksinme, öfke gibi bir çok duyguya karşı koyamıyoruz. İnsanın doğal duruma dönmesinin yanında bir de bu duruma kör olarak dönmesinin ne kadar korkunç olabileceğini anlıyoruz. İnsan toplumsal bir varlıktır diyoruz hep. Ancak bu toplumsallığı mümkün kılanın ne olduğunu bilmiyor ya da konuşmuyoruz. Üzerine düşünmenizi sağlayan bu kitap beni sosyolojik olarak insana yeniden bakmaya, ele almaya itiyor. Biliyorsunuz ayda bir kez okuma grubumuza toplanıyoruz ve bu ay körlük üzerine konuştuk. Bir arkadaşımın tespiti beni inanılmaz etkiledi. Bu anlamda kendisine teşekkür etmeliyim. Şu soruyu bana kazandırdı; Görmek mi daha önemli yoksa görülmek mi? Aslında bizler toplumsal olarak kurallara, ahlak kurallarına, haklara, kültüre uyhun davranışlar sergilerken, tüm bunların görülüyor olma durumu bizlerin ilk tetikleyicisi. Görünür olmak bir sınır. Bir set. Freud'dan esinlenerek şu şekilde açıklamak istiyorum. İnsan id, ego ve süperego gibi bilinç düzeylerine sahip. Kitap bize ego ve süperego olmadan insanın sadece id dürtüleriyle nasıl bir varoluş sergileyeceğini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Konuşabileceğimiz bir çok konu var, derinlere inebileceğimiz çok yolculuk var. Burada uzun uzun anlatmak istemiyorum açıkçası. Biraz merakınızı kamçılamış olayım :))

KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022104,3bin okunma

·

24 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Gülşah Gümüş