Açık konuşmak gerekirse dergi okumayı sevmeme rağmen okurken biraz zorlanıyorum. Farklı yazarlar, her sayfada değişen konular, küçüklü büyüklü yazı fontları... Okumak günlerimi alıyor. Elbette derginin mantığını bunlar oluşturuyor :) Ben pek fazla dergi kültürü edinmediğim için zorlandığımı düşünüyorum ama yine de dergi okumayı seviyorum.
Gelelim 100. KAFA'ya... Yılların sonucu bu 100 sayı; içinde emek, çaba, süreklilik, istikrar, zaman zaman vazgeçmeler, (her başarının içinde olduğu gibi) başarısızlıklar barındırıyor muhakkak. KAFA Dergisi gerek farklı dallara hitap eden yazılarıyla gerekse içeriğindeki kaliteli yayıncı ve yazar kitlesiyle muhtemel zorlukları aşarak bugünlere gelmiş. Ne mutlu. Darısı güzel şeyler üretmeye çalışan diğer dergilere..
Ben KAFA Dergisi'ni
Aylin Balboa ve Eylül Görmüş köşelerini okumak için merakla almıştım. Bir de bu sayıyla yazın hayatına geçen "kitap kafası" eki için. Okuyunca 100.sayıya özel bu temadaki yazılarıyla en çok
Zeki Kayahan Coşkun köşelerini sevdim. Genç öykücü ödülü köşesiyle yeni isimler, yeni öyküler eklemişler mesela. Bence harika bir teşvik ve buluşturma olmuş. Keyifle okuyacağınız bir sayı çıkmış ortaya. Türkiye'de "dergi" denilince akla gelecek ilk isimlerden birini önermeme gerek yok sanırım :)
İçinde çok fazla emek barındıran, layıkıyla ortaya çıkan bir iş. Emek veren herkese kendi adıma teşekkür ediyorum.
Burada dergi incelemesi yapacağımı hiç düşünmemiştim. Ama bu dergiyi 4-5 gün gibi bana göre kısa bir süre içinde okumayı başarınca, birkaç şey söyleme isteğimi yenemedim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.