Kitaptaki olaylar 1936 yılında gerçekleşen bir suçun etrafında dönüyor. Ellingham Akademi, yirminci yüzyılın başında zeki ve başarılı öğrencilere ücretsiz eğitim vermek amacıyla kurulmuş özel bir okuldur. 1936 yılında okulun kurucusu Albert Ellingham'ın karısı ve kızı kaçırılır. Tek ipucunun Şeytanın Ta Kendisi mahlasıyla bırakılan bir bilmece olması dönemin en esrarengiz olayı olarak hafızalara kazınır. Yıllar sonra okula öğrenci olarak gelen Stevie Bell, bu olayı çözmeye kararlıdır. Dedektifliğe merak salan Stevie, Ellingham Vakası'yla ilgili araştırmalar yapar. Bir gün sürpriz bir şekilde geri dönen Şeytanın Ta Kendisi, geçmişten gelen büyük sırları da beraberinde getirir. Stevie'nin artık araştırması gereken yeni bir cinayet vakası vardır. Kitap genel olarak biraz durağan ilerlese de sıkmadan kendini okutmayı başarıyor. Geçmiş ve günümüz arasında yaşanan olayları okudukça her sayfayı merakla çeviriyorsunuz. Polisiye olaylara karşı ilgim olduğu için Stevie'yle büyük bir bağ kurduğumu söyleyebilirim. O da tam bir polisiye tutkunu. Yazarın Agatha Christie'nin kitaplarından, Hercule Poirot ve Sherlock Holmes karakterlerinden kesitler sunması, onların zekalarını ve araştırma yeteneğini Stevie üzerinden yansıtması çok güzeldi. O yüzden daha büyük bir ilgiyle okuduğumu söyleyebilirim. Kitabın sonunda Stevie'nin olayları çözdüğü kısım Agatha Christie kitabı okuyormuşum gibi hissettirdi. Okurken aşırı heyecanlandım ve Stevie'nin zekasına da hayran oldum. En son sayfada sürpriz bir olay gerçekleşti. Bu da ikinci kitap için beni fazlasıyla heyecanlandırdı. Acaba devamında neler olacak çok merak ediyorum. Eğer polisiye kitapları okumayı seviyorsanız Şeytanın Ta Kendisi tam size göre. Kesinlikle tavsiye ediyorum.

Şeytanın Ta KendisiMaureen Johnson · Ephesus Yayınlar · 2022208 okunma

·

199 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Büşra Nur Çerikçioğlu