Gönderi

360 syf.
·
Not rated
·
Read in 8 days
"Belki de, az çoktan fazladır."
Bu incelemede kitabı yorumlamaktan biraz yazarını yorumlamaya kayabilirim. Bunu şimdiden belirtip, aksini bekleyenlerden özür dileyerek başlayacağım. Hakan Günday uzun zamandır en çok tutulduğum yazarlardan biri. Bir yandan kitaplarına doyamayıp hemen sıradakini okumak isterken, bir yandan da kitaplarını bitirmemek için kendimi frenlemeye çalışacak kadar içine çekildiğim bir dile sahip. Genel olarak diğer kitaplarında olduğu gibi bunda da karanlık bir atmosfer görüyoruz. Ve yine diğerlerinde de olduğu gibi konuşulmaktan kaçınılan konulardan seçilmiş. Dilinde de anlatışında da asla zorlama bir edebi olma çabası gütmeyen yazar, argoyu da çok güzel kullanıyor ve gereken yere yerleştiriyor. Karakterlerinde önceki okumalarımda da kendini hissettiren orijinallik hakim. Kişilikleri ve düşünce yapıları kendine has olan, hayli karanlık bir geçmişe sahip karakterler görüyoruz. Gerçekleri yüze vuran ve boğazda düğüm oluşturan bir hikayemiz var yine. İki ayrı karakterimizi de çocukluklarından yetişkinliklerine kadar neler yaşadığını okuyarak tanıyoruz ve Oğuz Atay hayranı olduğunu bildiğimiz Günday'ın bu hikayeye onu nasıl güzel bir biçimde kilit noktası olarak yedirdiğini görüyoruz. Çocuk gelinlerden, mezarlık çocuklarına üstünü örtmenin daha kolay geldiği pek çok konunun örtüsünün çekildiği kitap, tipik Hakan Günday yapımlarından biri. Genel olarak olay örgüsünü ve dil yapısını bilip sevenlerin bunu da memnuniyetle okuyacağını ve tatmin olacağını düşünüyorum. Şahsen benim için öyle oldu. "O günden sonra Derda, hücre hücre öldü ve gün gün yaşlandı. Çünkü derdi korku değil, korkuyu beklemekti. Ve korkuyu beklemek, korkudan beterdi. Bir zamanlar, birinin yazdığı gibi..."
Az
AzHakan Günday · Doğan Kitap · 201921.6k okunma
·
222 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.