Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Namık Şenel * Kadir Gecesi Üstad Hazretleri iki-üç defa yanımıza geldi. Zübeyir Ağabey ayakta duramayacak kadar hasta olduğundan yatıyordu. Üstad 'Kalk keçeli' diye onu kaldırıyordu. Yine sahurdan önce son gelişinde sedire oturdu. Neşeli bir şekilde sol elini sağ elinin karşısına dikerek 'Ben bütün Risale-i Nur talebelerini görüyorum. Onların bütün nefes alışlarını dinliyorum' diye neşeli bir şekilde konuştu. * Üstad Hazretleri, ben Van'da askerlik yaptığımda bana 'Van Kalesine gittin mi?' diye sordu. Ben de 'Evet Üstadım, gittim' dedim. 'Peki, Van Kalesine inerken ayağınız kaysa ne olur?' dedi. Ben de cevaben 'Yüzde beş yüz ihtimalle düşeriz' dedim. 'Tahminen kaç minare boyu var?' dedi. 'Beş minare boyu var diyorlar, efendim' dedim. Üstad bunun üzerine 'Benim oradan ayağım kaydı, on-on iki metre yan tarafa fırladım, fakat bir şey olmadı. O zaman anladım ki, korunuyorum' dedi. * "Bir defasında Üstad Hazretleri Adaçalı'dan geliyorlar. Kibidek Çavuş denen birisi Üstad'ın yakasına yapışıyor. Üstad'ın yanında o zaman Mustafa Acet var. Üstad silkiniyor, yakasını Kibildek Çavuş'un elinden kurtarıyor ve Mustafa Acet'e dönerek 'Git, Stalin'i öldür desem öldürür müsün?' diyor. Mustafa Acet Ağabey de 'Vallahi Üstadım, şimdi giderim.' diyor. Bunu üzerine Üstad Hazretleri o Kibildek Çavuş'a 'Bak, en edna bir talebem dahi emretsem Stalin'i öldürmeye gidecek. Eğer ben istersem iki saat içinde bana zahmet çektirenlerden intikamımı alırım. Fakat ben rıza-yı İlahi için ve bu milletin imanını kurtarmak için çalışıyorum.' diyor. * Bizim köyün ismi Veysel'dir. Burada Veysel Karanî Hazretlerinin türbesi vardır. Bir gün Üstad Hazretleri ve talebeleri; Zübeyir Ağabey, Emirdağ'dan Karaalili Halim Ağa, Mustafa Ezener, Mustafa Acet ile birlikte oraya gittik. Üstad Hazretlerinin türbeye girişi ve dua edişi hakikaten görmeye değerdi. Sanki Veysel Karani Hazretleri orada tecelli etmiş, zevat-ı kiram orayı istila etmişti. Öyle bir haşyet kaplamıştı. Hatta ziyaretten sonra Karaalili Halim Ağa (Yüksel) Üstada 'Efendim, Veysel Karanî Hazretleri Yemenlider. Sıffın Savaşına katıldığı da söylenmektedir. Nasıl oluyor da onun türbesi burada oluyor?' diye sordu. Üstad Hazretleri de 'Biz onun makamını ziyarete geldik. Ruhu nerede olursa olsun alâ küllihal bizden haberdardır' diye cevap verdi. * Eskişehir eski müftülerinden Hafız Abdullah Efendi Üstad Hazretleri için, 'Oğlum, bir velinin mânevi derecesi ne kadar yüksekse, siyasetteki dehası da o kadar yüksektir' demişti. * "Emirdağ'da elli seneden fazla müezzinlik yapan Hafız Murat Buduoğlu denilen zat, bir gün parasız kalmış, çokta sıkışmış ve kimseden de para isteyemiyormuş. O hâlde iken Üstad Hazretleri de bunu çağırmış ve ihtiyacı miktarınca buna para vermiş. "Yine Üstad'ın Camiin üst katında yeri vardı, buraya akşam namazından önce gelir ve yatsıya kadar kalırdı. Yatsıdan sonra da evine dönerdi. Orada kibriti vardı. Bu kibriti Hafız Murat akşamla yatsı arasında mum yakmak için alırmış. Üstad bunu çağırmış, biraz para vermiş ve oradan bir daha kibriti almamasını söylemiş. Bunların üzerine Hafız Murat, Bediüzzaman'dan çok korktuğunu söylerdi. * Emirdağ'da Seydi Yüce isminde bir zat vardı. Lakabına 'bomba' derlerdi. Bu adam bir gün koyun hırsızlığı yapmış. Sabahın erken saatlerinde koyunu almış, Adaçalı'dan aşırıyormuş. Bediüzzaman da Adaçalı'ya gidiyormüş. 'Şu zatın elini öpeyim' diye arkasından süratle yürümüş. Bediüzzaman normal adımlarla yürüdüğü hâlde ona yetişemiyormuş. O kadar uğraştığı hâlde yetişememiş. Sonra bana geldi ve kendisini Bediüzzaman'la görüştürmemi, bütün kötü huylarını terk edeceğini ve tövbe edeceğini söyledi. Ben de Zübeyir Ağabeye söyledim. O da Üstada söylemiş, Üstad Hazretleri de kabul etmiş. Bunun üzerine 'Bomba Seydi' Üstada gidiyor ve bütün hatalarını anlatmaya çalışıyor. Üstad ise 'Günahlarına tövbe et, ben de senin duanın kabul olması için Cenab-ı Hakka dua edeceğim' diyor. Bomba Seydi de tövbe, istiğfarda bulunuyor. * Osman Köroğlu Akşehir Palas Oteli'ndeki ziyaretlerimde kendisine radyo getirmek istedim, teklif ettim, 'Dinler misiniz?' diye sordum. 'Memnun olurum, getir.' dedi. Bu ara 'Nur Âleminin Bir Anahtarı' kitabındaki radyo bahsini anlattı. İnsanların, hakikatların yanında beşte bir keyifli heveslere de ihtiyacı olduğunu söyledi. Sonra kendisine bir radyo getirdim. Arkadaşlar benim halime kızıyorlardı. Üstad ise şefkatle bakıyordu. Radyodan çeşitli istasyonları ararken şarkı, türkü söyleyen kadın sesleri de geliyordu. Üstad yine bana şefkat gösteriyordu. Bu musukî seslerine karşı bana beşte bir meselesini ders vermişti. Nur Âleminin Bir Anahtarı kitabının başındaki "İkinci Mektup'ta bu hakikat şöyle ifade edilmektedir: "Evet beşer, hakikate muhtaç olduğu gibi, bazı keyifli hevesata da ihtiyacı var. Fakat bu keyifli hevesat, beşte birisi olmalı. Yoksa havanın sırr-ı hikmetine münafi olur.' * Bediüzzaman, hizmetinde iken bir gün babama demiş ki: ‘Mehmed(gülırmak) bugün başım çok ağrıyor, sen çok saf temiz bir insansın, okuyuver bakayım” demiş. Babam okumuş, Bediüzzaman’ın baş ağrısı geçmiş. “Mehmed artık sana icazet verdim” diyen Bediüzzaman, babama bir cüppe hediye etmiş.”
Nesil Yayınları 1.baskı
·
74 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.