Yaşanmış ve yaşatılmış onca şeyi inceledikten sonra 20.yüzyıl için “lanetli” suçlaması pek de abartılı değildir. Bu düşünceye sebebiyet veren önemli parametreler; ölüm kampları, gaz odaları, katliamlar, işkenceler ve örgütlü devlet suçlarıdır. (Saymaya kalksak bunlar gibi daha bir çok mesele bulunabilir.) Gariptir ama asıl niteleyici olarak da hep “sayılar” devreye girer: Yüzyılın bilançosu, ölülerin sayılması... Peki bu sayma isteği nereden gelir? Etik yargı burada, kurbanları milyonlarla hesaplayarak kendi vicdanını rahatlatıyor muhtemelen. Keza “sayma” ahlaki buyruğa atfedilen gerçektir. Bu gerçek ile devlet suçunun birlikteliğinin bir adı vardır: Bu yüzyıl totaliter bir yüzyıldır...
Lanetli Yüzyıl, 1917 yılında Lenin’le başlar, 1937 yılında Stalin’le, 1942-45 yılında Hitler’le doruğa ulaşır ve 1976’da Mao Zedong’un ölümüyle sona erer. Demek ki altmış yıl kadar sürer...
Peki bütün bunlar üzerine felsefi olarak nasıl düşünebiliriz? Dönemin önde gelen düşünürlerinin görüşleri nelerdir ve 20. yüzyılı neden lanetlediler?