Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

456 syf.
·
Puan vermedi
Nermin Yıldırım-Ev
Daha önce Nermin Yıldırım ismini pek çok defa duymuştum fakat kendisiyle henüz hiç tanışamamıştık. Arkadaşımın yazara ve kitaba övgüleri üzerine ismiyle müsemma bir ortamda okumanın çok hoş olacağını düşündüm, "Bismillah." dedim başladım. :) Açıkçası kitap ile ilgili yüksek bir edebi beklenti içerisinde değildim. Belki de bu sebeple ve kitaba dair hiçbir ön kabulüm olmadığından hoşuma gittiğini söyleyebilirim. Memlekete kaçıp kendimi dinlemek istediğim şu dönemde okumuş olmam ile kitap daha bir anlam kazandı benim için. Ev, "ev"e sakladığım bir kitaptı. Kitabın içeriğiyle ilgili değerlendirme kısmına gelecek olursak kitap bir yürüyüşü konu alıyor. Kitap, tıpkı -yazarın çokça kullandığı o hoş tabirle- aheste beste bir yürüyüş ritminde, ağır fakat ahenkli akıyor. Aziz Yakup'un mezarına giden hac yolunda bir bakıyoruz Seher'in çocukluk yıllarındaki bitimsiz misafirliklerine şahit oluyoruz, bir bakıyoruz Çiğdem Hanım ile eski fotoğrafları inceliyor yahut bugünün kadrajından geçmişe dair fotoğraflar düşlüyoruz, bazen de Seher'in gençlik hatalarına kahırlanıyor, Kader'in kaderine yanıyoruz. Yaşadıklarından -ki ben onun asıl problemin yaşanmışlıklar değil yaşanamamışlıklar yahut yaşanmamışlıklar olduğunu düşünüyorum- hayat ile bağı incele incele adeta bir pamuk ipliğine dönmüş bir kadının ölüme, kendi deyimiyle dünyanın sonuna yürüyüşünü okuyoruz. Kitabın kendine ait bir atmosfer oluşturmakta gayet başarılı olduğunu düşünüyorum. Öyle ki kitabın ortalarında yürüyüşün rutinlerine, Seher'in içindeki huysuz, cadı kız çocuğuna ve Ogo'nun hayat karşısındaki gönül genişliğine ben dahi alıştım. Velhasıl kelam Jean Seberg saçlı Vesna'sı ile, Leydi Şerbet'i ile, kendi mezarına yürüyen, hayali mektuplaşmaların gizli muhatabı Yakup'u ile hoş bir kitaptı. Ah bir de Seher kafamda Yakup ile kurduğum sevda senaryosunu yaşayabilseydi tadından yenmeyecekti :) Kitapta pek çok şarkıya yer veriliyor, kimi şarkı sözlerine hiç farkında olmaksızın ben de eşlik ettim hatta. Sezen Aksu'ya, Nur Yoldaş'a, MFÖ'nün Ali Desidero'suna Erkut Taçkın'a kitap sayfalarında rastlamak tatlı bir tesadüf. Hele de beni Erkut Taçkın'ın Beyaz Ev'i ile tanıştırmış olması detayını vermeden geçemeyeceğim. Son olarak kitapta geçen kaval kemiği ayrıntısından bahsedip incelemeyi kapatmak istiyorum. Kitapta anlatıldığına göre medeniyeti başlatan kırılıp iyileşen bir kaval kemiğiymiş. İnsan, kaval kemiğini kırdığı vakit tek başına iyileşmesi mümkün değilmiş, ille de birisinin yardımına ve bakımına muhtaçmış. Kitaptaki görüşe göre medeniyetin temeli bir insanın bir insana duyduğu sevgiye ve gösterdiği ihtimama dayandırılıyor. Belki de bu bahis yalnızca temsili bir anlam taşıyordur fakat bu nokta benim epey hoşuma gitti. Okumak isteyenlere şimdiden keyifli vakitler dilerim, size derin bir edebi haz sunabilecek bir kitap değil fakat bir solukluk vaktiniz varsa ve yollar, varışlar, evler, ölümler ve hayatlar hakkında düşünmeye gönüllüyseniz keyif alacağınızı düşündüğüm bir kitap.
Ev
EvNermin Yıldırım · Hep Kitap · 20203,459 okunma
·
109 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.