İyi ya da kötü kendine bir yaşam borcu olduğunu düşünen ve bunun için çabalayan üç neslin öyküsü. Orhan Pamuk'a ısınamasam da okuduğum kitapları arasında içselleştirdiğim tek kitabı. Çünkü her ne kadar "batı özentisi" bir esintiler taşısa da -en bizden- kitabı olmuş. Cevdet Bey'den Ahmet'e kadar geçen sürede Türkiye gerçeklerini ve değişimini izlemek, romanın akışı kadar seyir zevki veriyor. Özellikle üç nesil baba-oğulun hayalleri peşinden gitmesi, kimisinin hayallerini gerçekleştirirken kimisinin duvara çarpışını görmek "evet işte gerçekler" dedirtiyor.
Fakat Türkçülük'ten bahsederken üzerine basa basa "kafatasçılık" demesi ve bu ülküyü benimseyen Muhuttin karakterine kötü bir yaşantı sürmeyi hak görmesi beni oldukça rahatsız etti.