Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Şeytan Nedir ve Sembole Dair Yorumlar
Hazreti Muhammed'in şeytan hakkındaki telkinini, insan iradesini kuvvetlendirmek ve bir işe başlamadan evvel, onun hayır ve şerle münasebetini derinden düşündükten sonra hareket etmek, yani her akla gelen geçici, faydalı ve doğru gibi görünen hallere kapılmamayı ihtar etmek gibi bir ahlâkî ödev saymak lâzımdır. Şeytana günah işleten, onu insanları baştan çıkarmaya memur ve şeytanın bu konudaki isteklerini kabul ederek kıyamete kadar kötülük etmesine izin veren Yüce Tanrının kendisi olduğu halde, cehennemi onunla ve ona uymuş olanlarla dolduracağına dair olan ihtarlar, layik adalet prensiplerine aykırı bir haksızlıktır. Bu itibarla şeytanı gerçekten bir Tanrı yaratığı saymaktansa, onu fazilet dışı tutkuların bir sembolü gibi telakki etmek, Sünnî kelâmcı anlayışına aykırı olsa bile, akla daha uygun bir hakikat olsa gerektir. Bunu pek iyi anlamış olan yeni tefsircilerle din bilginleri de, şeytanın her çeşit fenalığın kaynağı olan kötü tutkularımızdan başka bir şey olmadığını savunmaya özenmektedirler. Sembolik olarak şahıslandırılmış olan şeytanın bir hürriyet meleği olduğunu kabul edenler de vardır. Onu kendi kötü tutkularımızı hoş göstermeye hizmet eden bir mantık sayanlar da vardır. Dante, Cehennem'’inde konuşturduğu şeytana, «Belki de benim bir mantıkçı olduğumu bilmiyordun değil mi?» dedirtmekte, şair Baudelaire de, «Şeytanın en yüce hilesi, bizi, kendinin mevcut olmadığına inandırmaktır» diyerek onun bu mantıkçılığını tasdik etmektedir. Şeytan, hemen bütün dünya güzel sanatlarının da konuları arasında önemli bir yer tutmuştur; ve aldatmak için birçok kutsal kitaplarda yılan kılığına girmiştir. Oswald Wirth' in kaydettiğine göre, Âdem'le Havva'nın cennetten kovulmasına sebep olduğu anlaşılan yasaklanmış meyveyi veren yılanın eskiden beri kullanılan ve bilinen bir sembol olduğu anlaşılmaktadır. Suyun akışıyle yılanların çayırlar arasından kayıp gidişi arasında bir andırış gören insanlar, sudaki hayatsal özeliğin (hassa) yılanda da mevcut olacağını düşünerek bu hayvanı bir hayat sembolü saymışlardır. Kutsal kitaplardaki yılan sembolü budur (Nitekim Arapçada hay kelimesi yılan demektir ki diri anlamına gelen hayy sözcüğüne benzediği inkâr edilemez). Ligure'ler, bu andırış dolayısıyle, bu sürüngeni kutsal saymışlardır. Eski Yunanlılar da aynı anlayıştan hareket ederek yılanda şifa verici (curatif) bir gücün bulunduğunu kabul etmişlerdir. Bunlar, Eskülab'ın tapınaklarına, hastaya dokunur dokunmaz şifa verdiğini zannettikleri Ophidiens'leri sokmuşlardır. (Bugün hekimlerin rozet, döviz veya meslek arması olarak yılanı seçmiş olmaları da bu eski inançlar geleneğinin ürünüdür). Yine eski Yunanlıların Ouroboros adını verdikleri pek büyük bir yılan vardır ki, kendini kuyruğundan yer; bu, ebedî, başlangıcından itibaren mahvedilemeyen genel hayatı sembolize eder. (Bu sembolden Herodot da faydalanmış ve medeniyeti böyle bir yılan saymıştır). Tevrat'ta Havva'yı baştan çıkaran yılan ise, Python familyasındandır ve Pythonisses denilen kâhin rahibelerin ilhamcısıdır. Bu kadınlar, ortaçağdaki Paracelse gibi, yıldızsal ışınlardaki (lumière astrale) sırları okuyabilirlermiş. Birçok kavimlerde görülen erkek üretme organına (fallüs) tapma ve bu organın taştan veya madenden yapılmış anıtlarına saygı göstermeleri, onun yılana olan benzerliğindendir (Oswald Wirth, Le Mystére de l'art Royal, Paris, 1947). Kaybedilmiş cennet, gerçekte insanın ekip biçmekten ve herhangi bir sorumluluk, gayret ve utanma duygusuna kapılmadan hayvanlar gibi yaşadıkları mutlu bir dönemin hatırasıdır. Yılanın lânetlenmesinin nedeni de, insanı, bu hayvanlık döneminin şuursuz, çalışma yorgunluğundan uzak bir hayat tarzından ayırıp yaşamak için çalışmaya zorlayan zahmetli bir hayat tarzına sürüklemiş olmasıdır. Goethe, Yeşil Yılan adlı güzel hikâyesinde yılana büyük saygılar gösterir; bu büyük ve ışınlı yılanı, âlemi kurtarmak için hayat nehrinin iki sahilini birbirine bağlayan bir köprüye dönüşmüş (istihale) gösterir; yani bu büyük adam da yılanı, bir hayvan veya şeytan diye değil, hayatın yüksek sırlarını ilham eden bir sembol saymış ve kutsallaştırmıştır. Bize göre de yılan, kadında uyanan ilk zekânın, yani insanı hayvanlıktan düşünen varlık mertebesine yükselten hayatsal kuvvetin ve üremenin sembolüdür. İnsan bu sayede utanmayı, iyiyi kötüyü, üreme organlarını kapamayı öğrenmiş ve Tevrat'ın deyimiyle Tanriya benzemeyi başarmıştır. Talmud, Samaêl denilen ve şeytanların başkanı olan başka bir melekten de bahseder. Şeytan, kötülüklerin şahıslanmış bir örneğidir ki, insanı baştan çıkarmak ve Tanrı katında suçlamak, ölüm cezasını belirlemek, nihayet öldürmek gibi dört işle görevlidir. Bu son görevi dolayısıyle, İbranîler ona, ölüm meleği adını vermişlerdir (A. Cohn, s. 92-104). İslâm inançlarında olduğu gibi, şeytan, salih insanları baştan çıkaramaz, ve bu insanlar, öteki ayin törenlerinden de üstündürler. Anlaşılıyor ki, İslâm dininde adı veçen şeytan da Hz. Muhammed'den hatta binlerce yıl evvel Doğuda ve Batıda aynı sistem ve motiflerle işleyen mistik hayal gücünün verilerinden başka bir şey değildir; ve Peygamberimiz kendi ahlâksal ülkülerini ulusunun ve aralarında yaşadığı Hıristiyanlarla Musevîlerin temel inançları üzerine inşa etmiştir.
Sayfa 114-115
·
86 görüntüleme
Samet Onur okurunun profil resmi
Adem - İblis Kıssası Üzerine : #190884333 #190882757 Şeytanın Sıfat Olduğuna Dair: #189519358
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.