Çalkantılı hayatıyla yazdığı şiirler taban tabana paralellik gösteren değerli şairimizin etraftan sıkça duyduğum ve her duyduğumda ruh halime göre değişik duygular yaşadığım şiirlerinin yer aldığı bir kitabını daha okumuş olmanın haklı sevincini taşımaktayım.
Mutluluk, sürgün, ayrılık acısı, sevinç, memleket hasreti, savaşlar ve ölümün kol gezdiği dizelerinden kendimi Cem Karaca'nın "Hep Kahır" şarkısını dinlerken buldum. ( Hoş, bu şarkı da Nazım üstadın şiiri zaten)
Kitabın içeriği insanın kendisi diyorum ve incelememi o beni kahreden şiirle bitirmek istiyorum:
HEP KAHIR
Dur! bırak kaynasın kahvenin suyu,
Bana İstanbul’u anlat nasıldı?
Bana boğazı anlat nasıldı?
Haziran titreyişlerle kaçak yağmurlar ardı
Yıkanmış, kurunurmuydu yine o yedi tepe
Ana şefkati gibi sıcak bir güneşle,
İnsanlar gülüyordu de
Trende, vapurda, otobüste,
Yalan da olsa hoşuma gidiyor, söyle.
Hep kahır, hep kahır, hep kahır
Bıktım be…
Dur! bırak, kalsın, açma televizyonu
Bana istanbulu anlat nasıldı?
Şehirlerin şehrini anlat nasıldı?
Beyoğlu sırtlarından yasak gözlerimle bakıp
Köprüler, sarayburnu, minareler ve halice öv
Diyiverdin mi bir merhaba, gizlice
İnsanlar gülüyordu de
Trende, vapurda, otobüste
Yalan da olsa hoşuma gidiyor, söyle.
Hep kahır, hep kahır, hep kahır
Bıktım be…
Dur! bırak, kımıldama, kal biraz öylece n’olur
Kokun istanbul gibidir, gözlerin istanbul gecesi
Şimdi gel sarıl, sarıl bana kınalım
Gökkubbenin altında ordada beraber
Çok şükür diyerek yeniden başlamanın hayali
Hasretinin çölünde sanki bir pınar gibi
İnsanlar gülüyordu de
Trende, vapurda, otobüste
Yalanda olsa hoşuma gidiyor, söyle.
Hep kahır, hep kahır, hep kahır
Bıktım be…
Benim sesim hiç yatkın değil, Cem Karaca'dan dinlemenizi tavsiye ederim.
Beğendim...
Sevgi içimizde