Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

88 syf.
9/10 puan verdi
“İnsanın kendine doğru yapmadığı hiçbir yolculuk, yolculuk değildir.”
Bu kitap Pessoa dünyasına girmek için şu ana kadar okuduğum en ideal kitap. Özellikle “Huzursuzluğun Kitabı”nı okumak isteyen okurlara öncelikle bu kitabı okumalarını tavsiye ediyorum. Çünkü bu kitap adeta bir fragman görevi görüyor. Kitap bu özelliğinin yanında Pessoa’nın kişiliğine dair de okura çok temel bilgiler sunuyor. Pessoa gerçekten benim okuduğum en ilginç (bu kelime ne kadar doğru bilmiyorum) yazar. Üstelik kişiliğiyle beni en çok korkutan ve ürküten yazar. Aslında korktuğum asıl şey kişiliği değil, sözlerinde, düşüncelerinde haklı olması. Pessoa okurken içten içe onunla ne kadar fikir ayrılığına düşsem de eninde sonunda beni ikna etmeyi başarıyor. Kitapta yazar kendisinden, neden yazdığından, yalnızlığından, özgürlüğünden, mutluluğundan(?) düşlerinden, hissettiklerinden, kendinden kaçışından, yaşam ve ölümden, sahtekarlardan, insanlardan ve hayvanlardan ve daha birkaç konudan bahsediyor. Bu başlıklar üzerinden düşündüklerini her zaman yaptığı gibi mutlak bir samimiyet ve doğruluk (haklılık) içinde okurla paylaşıyor. Aslında bu başlıkları yazarın diğer kitaplarında zaman zaman görsek de en çok “Huzursuzluğun Kitabı”nda geniş ve ayrıntılı bir şekilde okuyoruz. Yazarı az çok tanıyan okurların onun ne derece hassas ve duyarlı bir ruha sahip olduğunu bilir. Pessoa hayatı boyunca kendi iç sancılarıyla, çekişmeleriyle mücadele etmiş. Bunlarla yüzleşmek için de yazmayı seçmiş. Yazmak ona göre “bir tedavi yöntemi olmasa da en azından bir uyuşturma yöntemi” olmuş. Yazar yazdıkça da bundan zevk almaya başladığını itiraf ediyor kitapta. Yazar her ne kadar sürekli kendi olmak istese de hayatı boyunca kendisi olmak dışında başkasına dönüşmeye engel olamadığı konusundaki hoşnutsuzluğunu kendisini anlattığı bölümde dile getiriyor. Yazar her gün başka birinin kimliğine büründüğünü belirtiyor. Bu kulağa ne kadar korkunç geliyor aslında. Bir kişi bunu nasıl başarabilir? Bu bir psikolojik rahatsızlık mı yoksa bir ayrıcalık mı bilemiyorum. “Bugün ben olan yarın kim olacaktı?” diyerek her yeni günde başka kişiliklere bölündüğünü ve çoğaldığını öğreniyoruz. Kısacası Pessoa aslında kendi içinde tüm insanlığı barındırıyor desek yanlış olmaz. Pessoa denince düşlerden bahsetmemek olmaz. Pessoa denince benim aklıma Platon’un idealar dünyası geliyor hep. Pessoa’ya göre en güzel şey düş kurmak ve bu konuyu “Huzursuzluğun Kitabı”nda fazlasıyla tartışıyor. Ona göre düş kurmak unutmak, içinde bulunduğu hayatı bir süreliğine dışarıda tutmak demektir. Pessoa’ya göre bir şeyin hayali o şeyin kendisinden daha önemlidir. (Bu düşüncesi çok hoşuma gidiyor.) Ve en önemli konulardan biri de yalnızlıktır Pessoa için. Onu biçimlendiren, şekillendiren ve tam anlamıyla onu o yapan şey yalnızlıktır. Yazar yalnız yaşamayanı, doğuştan köle olarak nitelendirir. Pessoa yalnız kalmadan hiçbir şey yapamadığını söylüyor. İnsanlar onun için her zaman bir ayak bağı olmuş, onu huzursuz etmiştir. Bu bağlamda insanın aklına Pessoa acaba bir mizantrop mu diye geliyor. Bence bu tanıma en iyi uyan kişi o. Pessoa hayatı boyunca insanlarla ilişki halinde olmaktan nefret etmiş ve dikkatini en çok dağıtan şeyin insanlar olduğunu söylüyor. Çünkü ona göre insan yalnız doğar ve yalnız ölür ve ölümle yaşam arasında da pekâlâ yalnız yaşayabilir. Aslında insan doğduktan sonra her an bir etkileşim içindedir ve yaşadıkça pek çok sosyal ilişkiye girer. Bütün bunlar insanı yalnızlıktan uzaklaştıran şeylerdir ve insan yalnızlıktan uzaklaşınca kendisinden de uzaklaşır, kendisinden uzaklaştıkça da kendisi olmaktan çıkar. Netice: ne istediğini, ne aradığını ve kendini bilmeyen ve tanımayan bir insan. Böyle bir insan ne derece mutludur (özgürdür)? Pessoa’ya göre cevap “hayır”. Mutluluk yaptıklarımızda yanıt bulmaktır. Ama çoğu insan için bu ne kadar geçerlidir acaba? Çünkü çoğu insan, üstüne düşünmeye gerek duymadan sahte bir hayat yaşar. “Hayat, üstüne düşünmeye gerek duyanlar ile gerek duymayanlar arasında kendi yolunda ilerler” derken aslında bu gerçeği ifade ediyor. Pessoa için önemli olan bir diğer husus ise özgürlüktür. Aslında özgürlük ve yalnızlık bu durumda eş anlamlı gibidir onun için. İnsan aslında ne kadar özgür olduğunu kendine samimi bir şekilde sorsa cevabı özgür değilim olacaktır. Çünkü toplumsal hayatta birbirimize o kadar bağlıyız ki. Sevdiklerimizin, eşyalarımızın ve düşüncelerimiz kölesiyiz. “Özgür doğan insan zamanla köleleşir. Aklıyla, hafızasıyla, kültürüyle ve sahip olduğu her şeyiyle bir köle haline gelir zamanla.” Özgür olmak istiyorsak vazgeçmeyi bilmemiz gerekir. Güç sahibi olmak istiyorsak Pesseo’ya göre hiçbir şey istememiz gerekir. Bu hangimiz için mümkün ki? Pessoa özgürlük için şöyle diyor: “Bir insan için en yüce değer, özgür doğmaktır. Kendisiyle barışık olup kendine dost olan, hayatın bir hile gibi ortaya saçtığı ve ihtiyaç gibi görünen tuzaklara düşmeyen birinin sahip olduğu özgürlük, bir kralda bile yoktur.” Hayattan ve insanlardan tek istediğim, “Bana bir şey vermeyin” demek oldu diyor yazar. Acaba özgürlük adına kaçımızın cevabı aynı olur? Yani netice olarak şunu söyleyebilirim gibi yazar bu kitapta çeşitli konulardaki görüşlerini okurla veya kendisiyle paylaşıyor. Yazarın düşünce yapısını anlamak adına güzel bir başlangıç kitabı olabilir bu. Şunu da rahatlıkla ifade edebilirim ki yazar için önemli olan şey bireyin kendisidir. Her şey kişide başlar ve onda son bulur. Keşke kitap biraz daha uzun olsaymış. Tek eksik yanı bu bence.
Kalp Düşünebilseydi Atmaktan Vazgeçerdi
Kalp Düşünebilseydi Atmaktan VazgeçerdiFernando Pessoa · Destek Yayınları · 2020340 okunma
··
1.385 görüntüleme
emine okurunun profil resmi
Yine muazzam bir inceleme. Kendime samimi bir şekilde sordum. "Emine sen ne kadar özgürsün ?"diye. Cevabım; özgür değilim. Evet tam da dediğiniz gibi, bağlı olduğum bir sürü insan, bur sürü düşünce eşya o bu var ki.. Ekledim okuma listeme mecbur 🤷‍♀️
Muss Es Sein okurunun profil resmi
Pdf mi ya da var mı acaba eliniz de ?
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.