Kitap gerçek yaşanmış tarihin fantastik bir uyarlaması. Moğol Yuan Hanedanlığı ve Kızıl Türban İsyanları sırasında 14. yüzyıl Çin'indeyiz ve bu iki tarafın siyasi entrikaları etrafında şekillenen hikayede Zhu'un hayatının yeniden anlatımını okuyoruz. Zhu ailesinde hayatta kalan tek kız çocuğu ve kadını sadece cariye, hizmet eden bir eşya olarak gören Antik Çin'in erkek egemen toplumunda değersiz bir "hiç." Bir gün geleceğinde ne olduğunu sorduğu falcı bile böyle diyor; hiç. Ama kitaptaki karakterlerin çoğu gibi Zhu da kaderini kabullenmemekte ısrarcı, hırslı bir karakter. Rutin hayatından koparılıp dış dünyaya savrulduğu her an Zhu kendisini seçiyor ama bunu bencillik deyip geçebileceğimiz bir şekilde yapmıyor ve belki de onun karakterini bu kadar çekici kılan da bu. Onun yaşama tutunma arzusunun zamanla acımasız bir kararlılığa dönüştüğünü görmek, kaderini baştan yaratmak için çıktığı yolda yaptıklarına şahit olmak inanılmaz ve hatta bazen şok edici. Kitap çoğunlukla General Ouyang ve Zhu arasında paralel bir şekilde inşa edilmiş anlatım ile ilerliyor. İkisi de toplumun dar kalıplarına sığmayan, kaderleri sosyal kısıtlamalardan çok daha büyük olan karakterler. Ve kişilik olarak onlara zıt noktada duran Ma, bakış açısını görebildiğimiz üçüncü karakter. Tüm farklılıklarına rağmen bu üçünün ortak bir yanı var: hayatlarının kendilerinin olmaması. Karakterlerin çoğu ahlaki açıdan gri ve problematik kişiler, yine de çoğu hoşuma gitti... (gönlümün sahibi Ma tabii) Birbirlerinden çok farklı olmalarına rağmen hepsinin benzer bir mücadele içinde olması ve göze aldıkları şeyler yüzünden yaşadıkları iç çatışmaları okumak keyifliydi. Sanırım sevmediğim tek şey: ilk yarısına kadar normal tempoda ilerlerken sonrasında biraz hızlandığı için daha uzun okumak istediğim bazı olayların çabucak geçilmiş olmasıydı. Onun dışında kitabın dili gayet akıcı, konusu içine çekiyor, büyülü gerçekçilik ile yazıldığı için anlatılan dünya yapay hissettirmiyor. Ayrıca yazar politik savaş ve toplumsal cinsiyet rolleri, cinsiyet disforisi, içselleştirilmiş homofobi gibi konuları da güzel işlemiş. Kıtlık, veba, savaş, ihanet gibi acımasız gerçekleri başarılı bir şekilde tasvir etmiş. Kısaca kitap hem aktı gitti, hem hoşuma gitti. Güneş Olan Kız bence çok başarılı bir çıkış romanı olmuş. Desteklemekten kendinizi alamadığınız hırs dolu morally gray karakterler ve intikam trajedisi seviyorsanız, mutlaka okuyun. *devamı spoiler* En çok Ma'nın karakterini sevdim ama diğerlerine göre daha "iyi" biri olduğu için değil, barışçıl yaklaşımı ve çevresindeki ona değer veren/vermeyen herkese karşı düşünceli biri olması çok tatlıydı. Xu Da ile Zhu'un dostluğu, kardeşliği içimi ısıtan diğer şeydi. İkisinin diyalogları ve Xu Da'ın Zhu'a sonsuz güveni, başından beri onu destekleyip çaktırmadan onu koruması çok özeldi. Kadın-erkek karakterler arasındaki arkadaşlık ilişkisini romantikleştirmeden işleyen daha çok kitaba ihtiyacımız var... Ayrıca hoşuma giden bir kısım da Zhu'un ailesi tarafından kendine verilen adı hiç öğrenmememiz. Son olarak: Esen ve ben bu kadar ihaneti hak etmedik...

Güneş Olan KızShelley Parker-Chan · İthaki Yayınları · 202397 okunma

·

694 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

gamze