BEYAZ DİŞ - JACK LONDONNuri Bilge, bana kalırsa bu kitabı, iyice ezber etmiş... İlk saifelerinde iki adam, çıplak doğada "Kurtlar için sadece etten ibaretiz!" düşüncesine erince, varoluşsal bir sancı, tutuyor paçamızdan. Bu iki adam, kızaklarıyla bir hedef doğrultusunda ilerlemeye çalışıyor. Çalışıyor da çetin hava koşulları ve aç kurtlar, peşlerini bırakmıyor. Gece, ateş yakıyorlar ki bu ateş, onlara hem ısı hem de korunak imkanı tanıyor. Zira kurtlar, ateşe yaklaşamıyor. Ama açlık, korkuyu perçinliyor. Her geçen gün, karanlıkta parlayan gözler, daha beride görünüyor. Daha birinci bölümden çıkamadım, sevgili dostlar. Benimçün, duygularımı titreten öz bölüm burasıdır. Şu sahneyi unutmamalı: İki adamdan biri, tüfeği eline alıp da kurtlara savaş açıyor. Diğeri, kızağın üstüne oturup "Dikkat et!" demekten başka bir şey yapmıyor ya da yapamıyor. İşte, bu sahnede biz, kızağın üzerinde oturan adamın kulağı olup diğerinin cebelleşip öldüğü sahneyi safi sesler eşliğinde zihnimizde canlandırıyoruz. Bu sebepten Nuri Bilge'yi işe dahil ettim. Sonra da ağlamadan, sızlamadan tek başına yola devam ediyor, kulağı kulağımız olan o adam. Son sahnesi de pek mühim, artık dayanma gücü kalmayan bu tek adamımız, ateşten bir çember yapıp ortasına oturuyor...
- Bölüm 2 -
Uzun uzadıya "Beyaz Diş"i anlatmak yersiz. Ama şu söylenmeli, kitabı okuyan biri artık hayvanlar aleminin yerlisi hissedecek kendisini, zira gözümüz, kurt gözü...
Ömrü boyu, çatık kaşlı tabiata ve insana maruz kalan "Beyaz Diş" nasıl, buruşturmasın burnunu, nasıl hırlamasın? Ama sevgi, her nefes alan canlının içtimai müşterek dürtüsü. Öyle ki sevgi karşısında bir başka aleme kanat çırpıyor kurt oğlan.
Tabiat, hayatın yasası. Geyiğin gırtlağına saplanan diş, "Ayy! Yazık!" dedirtmiyor artık. Çünkü bu, doğanın kanunu. Açlık ve soğuk. Yamyamlık, realizm ve sıcak kan...