Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

NOTLAR: Gerçekleri atlıyorlar, ama dikkatli çıkarımlarda bulunuyorlar. Normal olarak şu şekilde başlıyorlar: 'Bu nasıl meydana gelir?' Fakat gerçekten meydana geliyor mu? Asıl sormaları gereken budur. Explanandumun (açıklanması gereken şeyin) mantıklı bir şekilde her birini takip edeceği şekilde alternatif açıklamalar sunabilecek olası tanımları belirleyiniz ya da hayal ediniz. Olayları kendisi için yapabileceği kadar zor hale getirmek için insanın sürekli olarak 'kendisine karşı düşünmesi' gerekir. Kolaylıkla çürütülecek tanımlar yerine en güçlü, en muhtemel alternatif rakip açıklamaları seçmeliyiz. Aynı nedenlerden dolayı, varsayımın aşırı açıklayıcı gücünü göstermeye çalışırken yeni ve sezgisel olmayan içsellikleri çıkarıp doğrulamaya çalışmalıyız. Bir nedeni dile getirmek yeterli değildir: Bir neden mekanizması da sunulmalıdır ya da en azından önerilmelidir. Bir insanın bozuk yiyecek yediği için öldüğü söylenirse, mekanizmanın gıda zehirlenmesi olduğunu farz ederiz. Alerjisinin olduğu bir yiyeceği yediği için öldüğü söylenirse, mekanizmanın alerjik bir reaksiyon olduğunu farz ederiz. Şimdi kişinin gıda zehirlenmesinden dolayı öldüğünü farz edin, fakat aynı zamanda söz konusu yiyeceğe, ıstakoza alerjisi olsun. Alerjisinin olduğu bir yiyeceği yediği için öldüğünü söylemek doğru olur, ama yanıltıcıdır. İkincisi, nedensel açıklamalar korelasyonlarla ilgili cümlelerden ayırt edilmelidir. Üçüncü olarak, neden mekanizmaları gereklilikle ilgili cümlelerden ayrılmalıdır. Bir olayı açıklamak, bunun neden gerçekleştiği şekliyle gerçekleştiğine açıklama getirmektir. Olayın başka bir şekilde de olmuş olabileceği ve gerçekleştiği şekliyle gerçekleşmese bile başka bir şekilde olabileceği gerçeği aynı soruyu yanıtlamaz.Gereklilikle ilgili cümleler bazen "yapısal açıklamalar" olarak adlandırılırlar. Tocqueville'in Fransız Devrimi incelemesi buna bir örnektir. Konuyla ilgili yayımlanan kitabında 15. yüzyıldan 1780'lere kadar birtakım olay ve akımlardan söz ediyor ve bu altyapıyla ihtilalin "kaçınılmaz" olduğunu iddia ediyor. Dördüncü olarak, nedensel açıklama hikâye anlatımından ayrılmalıdır. Gerçek bir açıklama, olanı olduğu gibi anlatır. Hikâye anlatmak, olanı nasıl olmuş olabileceğiyle (belki de olduğu gibi) anlatmaktır. Bilimsel açıklamaların neyin olması gerektiği anlatımlarından farklı olduğunu savundum. Şimdi diyorum ki bilimsel açıklamalar, ne olmuş olabileceği anlatımlarından farklıdırlar. Anlam önemsiz ve garip gelebilir. Kim, neden bir olayın sadece tahmini dökümünü yapmak istesin ki? Örnek gözlemlenen davranışlarla uyuşan varsayımlara yer verdikçe, öğelerin mantıklıy"mış gibi" davrandıklarını farz etmek durumunda kalırız (öyle iddia ediliyor). Akılcılığı harekete geçiren ve taklit eden kasıtsız bir genel mekanizma yoktur. Beşinci olarak, nedensel açıklamalar istatiksel açıklamalardan ayrılmalıdır. Sosyal bilimlerdeki birçok açıklama ikinci şekildeyse de bireysel olayları açıklayamamaları bakımından yetersiz kalmaktadır. Kızgın bir adama kızgınlığının mevcut durumda gerekçesiz olduğunu söylemek yerine erkek hormonlarından kaynaklandığını söylemek hem zihinsel hem ahlaki bir hata yapmak anlamına gelir. Zihinsel hata birçok durum için geçerli olan bir genellemenin her durumda geçerli olduğunu varsaymaktır. Ahlaki hata ise ilgili kişiye düşünce ve tartışmaya açık biri gibi değil de biyolojik mekanizmalarca yönetilen biri gibi davranmaktır Altıncı olarak, açıklamalar "neden sorularının" cevaplarından ayrılmalıdır. Sonuç olarak, nedensel açıklamaları tahminlerden ayırmak gerekir. Bazen tahmin edemeden açıklama yaparız, bazen de açıklayamadan tahmin yürütürüz. Tahmin en fazla kontrol sağlarken; mekanizma, kavrayışı sağlar. Genel kanunlar seviyesinde, ilgili bütün "üçüncü etkenleri" kontrol ettiğimizden asla emin olamayız. Her zaman explanandum ve onun iddia edilen sebebini açıklayacak yerlerde gizli kalmış bazı sebepler olabilir. Eğer nedensel zincirdeki birkaç bağı artırabilirsek, bu tehlikeyi azaltırız. Örneğin çekim yasası bize sadece iki nesne arasındaki mesafe arttıkça aralarındaki çekim kuvvetinin azaldığını söylemekle kalmaz; aynı zamanda 'ne kadar' azaldığını da (mesafenin karesiyle ters orantılı olarak) söyler. Sosyal bilimlerde çekim yasasına benzer bir kanun yoktur. Mekanizmaları tanımlarken ayrıca bunların "genellikle belirsiz sonuçlar ya da bilinmeyen koşullar altında tetiklendiklerini" de söylemiştim. Beşeri bilimler üzerine kaleme alınan birçok yazıda, açıklamadan ziyade yorumlama üzerine yoğunlaşılmıştır. Alman geleneğinde, çoğu zaman "tinsel bilimler" (Geistesvvissenschaften) ile doğa bilimleri (Naturwissenschaften) arasında bir çelişki göze çarpmaktadır. Bize söylendiğine göre ilkinde uygun yöntem yorumlama ya da "anlama"dır (Verstehen). İkincisi için ise uygun dil açıklama dilidir (Erklâren). O zaman sosyal bilimlerin anlamaya mı, yoksa açıklamaya mı dayandığını sorabiliriz. Bu sorunun yanlış şekilde sorulduğuna inanıyorum. Bence, yorumlamak açıklamak demektir. Yorumlama, özel varsayımsal-çıkarımsal yöntem halinden başka bir şey değildir. Yorumlama insanın eylemlerine ve sanat eserleri gibi insan eyleminin ürünlerine yöneliktir. Güdümlü inanç oluşumunun daha keskin bir biçimi, toplanan kanıtların doğru olmasını istediği inancı desteklediğinde kişinin bilgi toplamayı kestiği zaman ortaya çıkar. Çelişkili inançlar bile anlaşılır olabilir. Diğerlerini kurtarmak için bir kişinin ölümüne sebep olmaya yasak yoktur, ama bunun kim olacağını seçmek yasaktır. Kuvvetli korkunun kontrolünde olan insanlar güvenliğe kaçmak yerine tehlikeden kaçarlar. Akıllarındaki tek düşünce kaçmaktır ve durup da yağmurdan kaçarken doluya tutulup tutulmayacaklarını düşünmezler. Kant, "Yabancı bir izleyiciye gösteri yapmasak bile içimizdeki izleyiciye oynayıp oynamadığımızı asla bilemeyiz" diyor. Montaigne'in çok erdemli bulduğu kişinin erdemini saklaması kişinin kendisinden saklanamaz. Belirsizlik ve cehaletin hoşgörüsüzlüğü kibirlilikten değil insanın her yerde anlam ve örnekler bulmaya dair evrensel arzusundan gelir. Akıl, boşluktan nefret eder. Uyarılma aklı bulandırır ama belli bir inancın lehine etki etmez. Düşünceyi etkileyen unsurlar: bir yolun kazaya neden olmasından daha fazla değil. Fizyolojik uyarılma: Duygular, kalp ritmindeki değişiklikler, tenin elektrik iletkenliği, vücut sıcaklığı, kan basıncı, soluk alma ve sayısız değişkenle uyumludur. Fizyolojik ifade: Duygular, vücudun duruşu, ses perdesi, yüz kızarması ve kırmızılaşmak (utançtan), gülümseme ya da diş gösterme, kahkaha atma ya da somurtma, ağlama ya da çığlık atma ve beyaz ya da kırmızı öfke (sırasıyla solgunluk ve kızarma şeklinde açığa çıktığı için) gibi gözlemlenebilen tipik özelliklerle uyumludur. Duygular: Utanç kişinin kendi karakteri hakkında olumsuz bir inancıyla tetiklenir. • Küçümseme ya da nefret başkasının karakteri hakkındaki negatif inançla tetiklenir. • Suçluluk kişinin kendi eylemi hakkındaki olumsuz inancıyla tetiklenir. • Öfke başkasının kendisine yaptığı eylem hakkındaki olumsuz bir inançla tetiklenir. • Kartezyen kızgınlık4 başkasının üçüncü kişiye karşı yaptığı eylem hakkında olumsuz bir inançla tetiklenir. • Kibirlilik kişinin kendi karakteriyle ilgili olumlu inancıyla tetiklenir. • Hoşlanma bir başkasının karakteriyle ilgili olumlu bir inançla tetiklenir. • Kibir kişinin kendi eylemiyle ilgili olumlu bir inançla tetiklenir. • Şükran başkasının kişiye yönelik yaptığı eylemle ilgili olumlu bir inançla tetiklenir. • Takdir başkasının üçüncü bir kişiye yönelik eylemiyle ilgili olumlu bir inançla tetiklenir. Her ne kadar "eylem", "davranış", "karar" ve "seçim" sözcüklerini eşanlamlı terimler olarak kullanacak olsam da bunları birbirinden ayırmak bazen faydalı olabilir. En geniş kategori kökeni kişinin dışında kalan etkenlerden (bir toprak kaymasıyla sürüklendiğinde olduğu gibi) değil, kendisinden gelen vücut hareketleri olarak anlaşılan davranıştır. Eylem kişinin arzu ve inançlarından kaynaklana gerekçeli davranıştır. Bu nedenle tepkisel hareketler eylem değildir ereksiyon bir eylem değildir (Viagra almak gibi bir nedenle gerçekleştirilebilir), uyuyakalmak bir eylem değildir (fakat uyku hapı alarak sağlanabilir). Bir eylem bilinçli bir kararı takip edebilir. Askeri stratejide temel görüş kişinin kendi niyetlerine (doğrulanamaz) göre değil, rakibinin sahip olduğu fırsatlara göre plan yapması gerektiğidir. Eylem; arzular, inançlar, bilgiler ve fırsatlar etkileşimidir. (Okur notu). Bu nedenle çoğunlukla davranışın açıklaması kişiden ziyade durumda bulunur. Rasyonel bir kişinin en uygun seçeneği seçeceğini söylemek yerine kişinin faydayı azami seviyeye çıkardığını söyleyebiliriz. İnançların rasyonelliği doğruluklarından tamamen farklı bir konudur. Rasyonel tercih kuramını temel varsayımları: 1. Harekete geçme ve hiçbir şey yapmama arasındaki bir seçimde, harekete geçmenin beklenen fayda maliyeti, beklenen fayda kazancını aşıyorsa rasyonel bir kişi harekete geçmez. 2. Kötüler arasındaki bir seçimde rasyonel bir kişi daha iyi olanı seçer. 3. Rasyonel bir kişi fırsat maliyete ve doğrudan maliyete aynı önemi verir. 4. Rasyonel bir kişi birtakım seçeneklerin alt kümesini tam kümeye tercih etmez. 5. Eğer rasyonel bir kişi yarı dolu olarak tanımlanan bir bardak yerine X'i tercih ediyorsa, yarı boş olarak tanımlanan bardak yerine de X'i tercih etmelidir. 6. Bir şans oyununda, rasyonel bir kumarbaz ortaya para sürerken önceki oyunun sonuçlarına dikkat etmez. 7. Bir projeye devam etmek ya da onu bir kenara atmaya karar verirken rasyonel bir yatırımcı bu iki seçeneğin gelecekteki fayda akışlarının sadece bugünkü değerine dikkat edecektir. 8. Eğer rasyonel bir kişi 1 zamanında, 2 zamanında X eylemini yerine getirmek için plan yaptıysa, bu arada inançları ya da arzulan değişmediyse 2 zamanında X eylemini yapacaktır. 9. Riskli bir seçimde, rasyonel bir kişi, vasıtaları sadece en iyi durum (ya da en kötü durum) senaryosuna göre değil, beklenen sonuca göre seçer. 10. Rasyonel kişiler piyasasında, bütün varlıkların faiz oranı (yaklaşık olarak) aynı olmalıdır. Eğer rasyonel bir kişi (A, B, C) dizisinden A'yı seçerse, (A, B) dizisinden de A'yı seçecektir. 12. Rasyonel bir kişi nedeni bastırmak için etkiye müdahale etmez. (Zatüreyi tedavi etmek için aspirin yerine antibiyotik alacaktır.) 13. Eğer rasyonel bir kişi kesin olarak X ödülünü almayı, q olasılığı ile Y ödülünü almaya tercih ediyorsa; p olasılığı ile X ödülünü almayı, pq olasılığı (kardinal fayda teorisinin kayıtsızlık beliti) ile Y ödülünü almaya tercih eder. 14. Rasyonel bir kişi, C durumunun geçerli olduğunu bildiğinde (ya da C'nin geçerli olması beklendiğinde, X'i yapm aya niyetliyse) X eylemini yerine getiriyorsa ve C durumu geçerli olmadığında (ya da C'nin geçerli olması beklenmezse, X eylemini yerine getirmeye niyetliyse) X eylemini yerine getiriyorsa, durumları bilmediğinde bile X eylemini yapmaya niyetli olmalıdır. 15. Rasyonel bir kişi, teklifin kabulü anlaşmanın beklenen olumsuz değerine yol açacak bilgiyi gösterecekse, asla teklifte bulunmaz. 16. Eğer bir kusur intikam arzusu uyandırıyorsa, küsen kişi rasyonelse maksimum başarı ihtimali ya da kendine en az zarar ile geri saldırana kadar uygun zamanı bekler.5 17. Eskrim düellosuna davet edilen rasyonel bir kişi, düelloyu kabul edecekse eskrim dersleri alır. 18. Rasyonel bir kişi birine evlenme teklifi etmeden önce o kişinin davranışsal ve duygusal eğilimleri hakkında bilgi edinir. Spekülatif in d indirgemecilik , bilim insanları, söz konusu davranışın nasıl gerçekten öyle olduğunu göstermeksizin -aynen öyle- türü bir öykü koyar. Her bir kişinin karşılaştığı sonuç, tüm kişilerin yaptıklarına bağlı olabilir.
·
128 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.