Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İngiliz Kamburun Hikayesi İngiltere’ de büyük bir holdingin önünde, bir kambur köşeye kurulmuş bir büfede döner satmaktadır . Holdingin sahibi de her sabah ve akşam gelip geçerken kambura: -"Günaydın kambur , iyi akşamlar kambur , nasılsın kambur , işler nasıl kambur ? “ diye seslenir. Senelerce devam eder bu durum. Sonra bir sabah “ Günaydın kambur “ der yine holding sahibi. Onca yıl buna ses etmeyen Kambur ; döner bıçağını çekip iş adamını öldürür. Hiç bir avukat Kambur’un savunmasını yapmak istemez. Kambur’unda ağzını bıçak açmaz, hapiste idam kararını bekler. Fransa’da olayı duyan bir avukat İngiltere’ye gelerek Kamburun savunmasını üstlenir... Mahkeme heyeti toplanır. Herkes ayağa kalkar söz savunmadadır. Fransız avukat ( şimdi hayal edin avukatı ellerini masaya yavaş yavaş vurarak ve tek tek kelimeleri seçerek) yargıça döner. “Saygı değer Yüksek İngiliz mahkemelerinin yargıçları, size Yüksek Fransız saygı değer mahkemelerinin yüksek yargıçlarının sevgi ve saygılarını getirdim." Hakime döner “ Yüksek İngiliz mahkemelerinin saygı değer hakimleri size yüksek Fransız mahkemelerinin sevgi ve saygılarını getirdim." Savcıya döner “ Yüksek İngiliz mahkemelerinin saygı değer savcıları size yüksek Fransız Saygı değer mahkemelerinin savcılarının sevgi ve saygılarını getirdim “ Jüriye döner ve... Hakim hiddetlenerek sert bir şekilde masaya vurarak, “Yeter be Adam ! Savunmana geç “ der... Avukat da “ Aman efendim ben size ne dedim ? Hakaret etmedim , küfür etmedim , siz neden hiddetlendiniz ? Beni susturup bağırarak , iki saniye daha dayanıp beklemediniz ,sevgi ve saygı getirdiğim halde rencide ettiniz beni”der... Bakın müvekkilim senelerdir taşıdığı kamburu , iş adamı tarafından günün düzenli ve belirli saatlerinde hatırlatılarak ona daha da ağır bir yük haline getirilmiştir . Günaydın kambur , nasılsın kambur , iyi günler kambur senelerdir buna katlanmıştır. Siz şurda iki dakika sevgi ve selama katlanamadınız, der... ve Kamburu beraat ettirir... *** Gerçek bir yaşamdan alıntıdır bu hikaye ve içinde kıymetli bir ders var. Haddini aşan her söz, davranış; iyi niyetli de olsanız bir süre sonra maksadını da aşıyor. Hepimiz düşüyoruz bu hataya. Bir kusuru, bir nasihati, bir tecrübeyi veya bir iltifatı ne kadar çok tekrar edersek o kadar işe yarar zannediyoruz. Hiç kimseyi sürekli olarak "sen şöylesin" diyerek düzeltemeyiz. Tam tersi bir süre sonra savunmaya geçer ve hatasını ve kusurunu mazur görmeye bile başlar. Yaptığınız her telkin bir süre sonra öfke ile karşılık bulur. Gereğinden fazla tekrarlanan iltifat yalakalık olarak algılanır, kıymetsizdir. Çok sevdiğim bir söz var. Diyor ki: herşey ölçüde gizlenmiştir. Ölçüsü bir şeyi zehir de yapar, ilaç da. İnsansın mesela: peki ne kadar?
·
68 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.