Amerikan edebiyatında uluslararası armağan (1938'de Nobel Armağanı'nı kazanmıştır.) kazanan tek kadın yazar olan Pearl Buck bu romanında evrensel bir ana tipini anlatmaktadır.
Çin'in fakir bir köyündeki Li ailesinin merkezinde geçen bu romanda Buck karaktere özel bir isim vermemiştir. Kocaya erkek, kadına ise Ana sıfatını vermiştir. (Erkeğe bilerek mi 'Baba' sıfatını vermedi bilmiyorum ama bu benim dikkatimi çekti ve bana manidar geldi.) Geçimlerini sağlamak için çiftçilik ve hayvancılık yapan bu aile erkeğin hayatın sadece çalışmaktan ibaret olmadığını söyleyek evi terk etmesiyle hayatlarına kaldıkları yerden devam etmeye çabalamaktadır.
Evin erkeğinin gitmesi ile Ana bir taraftan zaten çoğu şeyi kendi yaptığı halde erkeğin yaptığı şeyleri de üstlenerek çocuklarına ve erkeğin annesine bakarken bir taraftan da çevre baskısına direnmektir.
Kitabı okurken günümüzde hâlâ bazı şeylerin değişmediğini en iyi tabirle biraz fiziksel olarak yüklerin hafiflediğini ama kadınların ve Anaların üzerindeki ruhsal, duygusal, fiziksel ve toplumsal yüklerin aynı kaldığını görünce hem üzüldüm hem sinirlendim.