Satir (satire) - Satyr (keçi bacaklı, boynuzlu serseriler)
17. yüzyıla değin, bu iki sözcük arasında kuvvetli bir anlam ilişkisi olduğu düşünülmüş. Sonra filoloğun biri çıkıp, "hayır kıymetli Romalılar! Satire, Latince 'satura'dan gelmekte, ki o da 'dolu' demektir, Grekler'in satyr'i ile alakası yoktur" demiş ve oyunu bozmuş. Keçi bacaklı serserileri tabir eden satyr sözcüğünün etimolojisi bugün bile belirsiz.
Şimdi bu gavur filoloğun (Isaac Casaubon) bozduğu oyunu tekrar kuracağım.
Bilindiği gibi bu bozguncular, şarabın, müziğin, raksın ve kadınların müptelasıdır. Diyonisos adındaki edepsizler şahının mahiyetinde gezerler. Yuvaları köye kasabaya uzak, cinlerin düğün yapmağı sevdikleri ormanlar, dağlar, ıssız bucaklardır. Başlarında edepsizler şahıyla bir şehre kasabaya uğramayagörsünler o muhitin erkekleri hemen bağırırlar, "kadınlarınızı kızlarınızı saklayın, satyrler geliyor!"...
Laf ebeliğinin mucitleri oldukları varsayılan Grekler'in ardından Romalılar da taşlama geleneğini devam ettirmişler, buna da hiç utanmadan satire, demişlerdir.
Kendimden menkul kökenbilimin müşahhas amillerine göre, satyr'lerin edepsiz yiğitliklerini, hüdayinabit fıtratlarını bilip anlamış olan Grekler ve Romalılar, avamı ve havası, dilenciyi ve kralı, münkir ve mümini taşlarken, satyrlerin taşkınlıklarını, sivri boynuzlarını, telaşlandırıcı fizyonomilerini metinlerine yedirmişler, bu yüzden de bunlara satir demişlerdir.