Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

264 syf.
7/10 puan verdi
·
19 günde okudu
𝕺𝖓𝖚 𝖊𝖓 𝖈𝖔𝖐 𝖗𝖆𝖍𝖆𝖙𝖑𝖆𝖙𝖆𝖓 𝖘𝖊𝖞, 𝖎𝖓𝖘𝖆𝖓𝖑𝖆𝖗𝖉𝖆𝖓 𝖚𝖟𝖆𝖐𝖑𝖆𝖘𝖒𝖆𝖐 𝖔𝖑𝖒𝖚𝖘𝖙𝖚. "Koku", herhalde Patrick Süskind'in en bilinen ve zaten onu da meşhur etmiş olan romanı. Açıkçası kitaba başlarken böyle bir şey beklememiştim ama hem beklentimin altında hem de üstünde kalan kısımlarıyla bitirdiğimde ne düşüneceğimi bilemediğim birkaç kitaptan biri oldu. Birinci kurulda sinir sistemiyle duyuları işlemiş ve koku duyusuyla ilgili de elbet birkaç detay öğrenmiştik. Benim en ilgimi çekenlerden birisi yapılan son araştırmalarla insanları cana yakın bulmanın kokularla ilişkili olabileceğine dair olan teoriydi. Yani yeni tanıştığınız birini kendinize takın hissediyorsanız da size hiç sıcak ve samimi gelmediyse de bunların sebebi o kişilerin kokuları olabilir. Bir diğer ilginç konu Serkan Karaismailoğlu'nun "Pia Mater"inde de geçen, beyindeki yolakların bazı farklılıklara uğrayıp olması gerekenden farklı yerlere gitmesiyle duyuların iç içe geçmesi. Ki bunun örneklerinden biri de kokuları görebilen insanların olması. Bize belki de en önemsiz duyuymuş gibi gelen koku algısı aslına bakarsanız çok ilginç bir inceleme konusu ve gizemlerle de dolu. Ve insan türünün geneli için belki bir nevi önemsiz sayılabilir ama köpek balıklarının bilmem kaç kilometrelik alandaki bir damla kanı kokusundan yola çıkarak nasıl avlandığını, özel eğitimli köpeklerin günümüzde idrar koklayarak kanser teşhisi yapabildiğini çoğumuz duymuşuzdur. Peki ya insanların arasında da kokuları bizden kat ve kat fazla algılayabilen, bir parfümün içindeki tüm bileşenleri oranlarıyla agırt edebilen ve canlı cansız tüm varlıkları kokularıyla tanımlayan birileri varsa? Bu kitapta yazar Grenouille karakterini tam da bu özelliğiyle oluşturmuş. Madem buraya geldim size kısaca konusundan bahsedeyim kitabın. Grenouille, zamanının en pis ve kötü kokulu şehirlerinden olan Paris'te annesinin onu balık tezgahlarının arasında doğurup ölüme terk etmesiyle dünyaya gözlerini açıyor. Kokusu olmayan bir bebek olduğundan tüm süt anneler tarafından tuhaf bulunuyor, rahipler bile bebekten tırsmaya başlıyorlar çünkü kokusu olmayan bu bebekte tuhaflık var. Sonra karakterimiz bir kadının yanına yurda veriliyor, orada büyütülüyor, her şeyi kokularla öğreniyor ve tüm hayatı bunun üzerine kurulu. İnsanları pis koktukları için sevmiyor, kimseyle iletişime geçmiyor, tüm kokuları hafızasına kaydediyor. Sonra bir post dükkanında çalışıp oradan da bir parfümcüde kendini kanıtlayarak çırak olarak iş buluyor. Kokuların eldesini öğreniyor ve daha da fazla kokuyu keşfediyor. İlk kez onu sarhoş edecek kadar güzel bir insan kokusu alıyor ve bu kokunun sahibi olan genç kızı öldürüyor. Sonrasında kendi kokusu olmadığını anlayıp dehşete düşüyor ve kendine koku oluşturmaya başlıyor. Olaylar da asıl bundan sonra hızlanıyor. Aslında "bir katilin öyküsü" dendiğinden ve benim de kitapla ilgili bir fikrim olmadığından daha bir cinayet romanı gibi beklemiştim ama öyle değilmiş. Kitabın son 50-100 sayfasına kadar pek bir cinayet falan görmüyoruz ama Grenouille'nin nasıl bir seri katile dönüştüğünü gayet detaylı işleyip cinayetler hakkında daha üstünkörü bilgi sahibi oluyoruz. Bu yüzden ben polisiye, cinayet falan sevmem diyip de kitaptan uzak duruyorsanız boşuna durmayın, kitaba tam tersi bu amaçlarla başlayacaksanız da beklentilerinizi düşürün. Bunlar dışında bana anlatım ve dil biraz ağır geldi. Özellikle de sanırım kitaba yanlış bir döbemde başladığımdan elimde bayağı bir sürüklendi ve sürüklendikçe de okumam güçleşti, isteğim azaldı. Bunda hem beklentimin farklı yönde olmasının hem de dediğim gibi dilinin etkisi var. Bir seferinde neredeyse bir sayfa uzunluğunda bir cümle bile gördüm. Ayrıca Fransızca yer ve insan isimlerinin çokluğu, yer yer Latince kelimelerin dahil oluşu da işi kolaylaştırmıyordu. Ama kitap, kurgusunun derinliğiyle ve konusuyla bu ağırlığı kaldırabilecek biçimdeydi. Ayrıca yazarın kokuların üzerine bu kadar hakim olması da beni biraz ürküttü. Resmen hemen her cümle bana "kokuları" hissettirdi. Bunun dışında sonu beklediğim doğrultuda ama beklediğimden oldukça farklı bir olaylar zinciriyle bitti. Biraz hayal kırıklığına biraz da dehşete uğradım diyebilirim. Ama hangisi ağır bastı bilemiyorum. Ağır konulu, kurgulu ve dilli kitapları, klasikleri seviyorsanız tavsiye ederim. Yazarı başka kitaplarıyla sevdiyseniz de öneririm. Kesinlikle dünyayı kokuların farklı açısıyla görebilmeniz için de öneririm ama en azından 16 yaş üstünde, belli okuma geçmişi olan kişilere tavsiye ederim. Yine de herkese direkt tavsiye edebileceğim bir kitap olmadı çünkü daha ben bile sevip sevmediğimi çözemedim. Bu açıdan "Kırmızı Pazartesi"ne benzettim...
Koku
KokuPatrick Süskind · Can Yayınları · 201921,9bin okunma
·
100 görüntüleme
Doğavekitap okurunun profil resmi
👏👏👏 Bu kitabı ben de okuyup yorumladım. #kitapseverlertakiplesiyor #dogavekitap #dogavekitapankara dogavekitap.wordpress.com/2023/03/29/koku
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.