Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Kur’ân’da, bizlere aktarılan Hz. Musa (a.s.) ve Hz. Hızır (a.s.) kıssası, kötülük problemine müthiş bir örnektir. Kıssada şer zannedilen şeylerin esasında birer hayır olduğunu vurgulanmaktadır. Şöyle ki: -“Hz. Musa (a.s) Beni İsrâîl’e (İsrailoğulları) hutbe vermek üzere ayağa kalktı. Birisi, - “Ey Allah’ın peygamberi! Şu yeryüzünde Sen’den daha âlim bir kimse var mı?” dedi. Hz.Musa: -“Böyle bir kimse bilmiyorum!” dedi. Cenab-ı Hak, O esnada kendisine vahiy gelerek: -“İki denizin birleştiği yerde bir kulum var ki, ona has bir ilim (ledünnî ilim) vermişimdir. Ümmetinin seçkinlerinden biri ile ona git!” diye buyruldu. Hz. Musa (a.s.): -“Ey Rabbim ben onu nasıl bulabilirim?” diye sordu. Kendisine: “Bir zembile (yassı sepet) bir balık koy, onu sırtına al. Balığı nerede kaybedersen o zat oradadır” dendi. Dendiği gibi yaparak yola çıktı. Kendisiyle beraber, yeğeni olan Yuşa bin Nûn da yola çıktı. Beraberce yürüyerek bir kayanın yanına geldiler. Hz. Musa (a.s.) ve yeğeni dinlenmek üzere orada yattılar. Balık kımıldayarak zembilden çıkıp denize kaydı. Allah ondan suyun akıntısını tuttu. Öyle ki su kemer gibi oldu. Balık için bir kanal meydana gelmişti. Hz. Musa (a.s.) Yuşa bin Nûn bu manzaraya şaşırdılar. Günlerinin geri kalan kısmı ile o gece boyu da yürüdüler. Hz. Musa’nın yeğeni ona, balığın gittiğini haber vermeyi unutmuştu. Sabah olunca Hz. Musa (a.s.) yeğenine: -“Hele sabah kahvaltımızı getir. Biz bu yolculukta yorulduk” dedi. Ama emrolunduğu yere gelinceye kadar yorulmamıştı. Yuşa bin Nûn: -“Hani bir kayanın yanına gelmiş yatmıştık ya! Ben balığı orada unuttum. Onu hatırlatmayı, bana mutlaka şeytan unutturdu. Balık denize şaşılacak şekilde sıvışıp gitmişti” dedi. Hz. Musa (a.s.): -“Bizim aradığımız orasıydı” dedi ve hemen izlerinin üzerine geri döndüler. İzlerini takiben yürüyerek kayaya geldiler. Hz. Musa (a.s.) orada örtüsüne bürünmüş bir adam gördü ve ona selam verdi. Hızır (a.s.) ona: -“Senin bu yerinde selâm ne gezer!” -“Ben Musa’yım.” -“Beni İsrâîl’in Musa’sı mı?” -“Evet.” -“Sen, Allah’ın sana öğrettiği bir ilmi bilmektesin ki ben onu bilmem. Ben de Allah’ın bana öğrettiği bir ilmi bilmekteyim ki, onu da sen bilemezsin.” -“Allah’ın sana öğrettiği hakkı bana öğretmen şartıyla sana uymamı kabul eder misin?” -“Sen benimle beraber olmak sabrını gösteremezsin. Mahiyet ve hikmetini bilmediğin şeye nasıl sabredeceksin ki?” -“İnşallah sen beni çok sabırlı bulacaksın. Hem ben senin hiç bir emrine karşı gelmeyeceğim.” -“Öyleyse gel. Ancak, madem bana tabi olacaksın, ben sana haber vermedikçe bana hiç bir şey sormayacaksın!” dedi. Hz. Musa (a.s.): -“Tamam!” dedi. Hz. Musa (a.s.) ve Hz. Hızır (a.s.) beraberce gittiler. Deniz kıyısında yürüyorlardı. Bir gemiye rastladılar. Kendilerini gemiye almalarını söylediler. Gemi sahipleri Hızır (a.s.)’ı tanıdılar. Ve ücret istemeksizin onları gemiye aldılar. Hızır (a.s.), gidip, geminin tahtalarından birini deldi. Hz. Musa (a.s.) ona: -“Bak, bunlar bizi bedava gemilerine aldılar, sen gidip gemilerini deldin, adamları boğacaksın. Hiç de yakışık almayan bir iş yaptın!” dedi. Hızır (a.s.): -“Ben sana, “benimle bulunmaya sabredemezsin” deme-dim mi?” dedi. Hz. Musa: -“Unuttuğum şey sebebiyle beni hesaba çekme. Bu iş sebebiyle bana zorluk çıkarma!” ricasında bulundu. Sonra bunlar gemiden indiler. Sahil boyu yürürken, çocuklarla oynayan bir yavrucak gördüler. Hızır (a.s.) yavrucağı yakaladığı gibi eliyle başını kopararak çocuğu öldürdü. Musa (a.s.) : -“Masum bir çocuğu, kısas hakkın olmaksızın niye öldürdün? Bu çok yadırganacak bir iş!” dedi. -“Ben sana demedim mi, sen benim beraberliğime sabredemezsin!” diye Hızır (a.s.), Musa’ya çıkıştı. Hz. Musa: -“Ama bu birinciden de şiddetli idi” dedi ve ilave etti: “Bundan sonra sana bir şey sorarsam, beni arkadaş etme, nazarımda bu hususta haklı sayılacaksın” dedi. Yola devam ettiler. Bir köye geldiler. Halktan yiyecek bir şeyler istediler. Ama kimse onları ağırlamadı. Köyde yıkılmak üzere olan bir duvara rastladılar. Hızır (a.s.) eliyle şöyle göstererek: “Eğilmiş” diyordu. Onu doğrulttu. Hz. Musa (a.s.) ona: -“Bir cemaat ki, kendilerine geliyoruz, bize ilgi gösterip, ağırlamıyorlar, yiyecek vermiyorlar. Sen onlara bedava iş yapıyorsun, dilesen ücret alabilirdin!” dedi. Hızır (a.s.), Hz. Musa’ya: -“Artık birbirimizden ayrılma zamanı geldi. Şimdi sana, sabredemediğin şeylerin iç yüzünü haber vereceğim! Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul kimselerindi. Onu kusurlu hâle getirmek istedim. (Çünkü) onların arkasında, her (sağlam) gemiyi gasbetmekte olan bir kral vardı. Erkek çocuğa gelince, onun ebeveyni mü’min kimselerdi. Bunun için (çocuğun) onları azgınlık ve nankörlüğe boğmasından korktuk. Böylece istedik ki, Rab’leri onun yerine kendilerine, ondan daha temiz ve daha merhametlisini versin! Duvara gelince, altında bir hazine vardı, bu, iki yetim çocuğun idi; Rabb’in istedi ki o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Rabb’inden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunu da kendiliğimden yapmadım. İşte, hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur!”
·
86 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.