Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

148 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
27 saatte okudu
”Ne yaparsınız?” diyor Sciascia. Sahi, ne yaparız?
Leonardo Sciascia sürükleyici ve etkileyici bu romanında yurdu Sicilya’nın değişmeme, değişime direnme, aydınını reddetme, rezillikleri kanıksama ve sonucunda hep ama hep yenilmesinin ardında yatan kültürel kodların izine düşmüş. Romanında çok gerçekçi resmettiği samimi, cana yakın ama korkak ve tembel ahali gibi bir kitleye hitap edeceğini bildiğinden olsa gerek, mesajını popüler dedektif romanlarına benzer, baş döndürücü bir cinayet hikayesinin arasına gizlemeyi seçmiş. Sicilya’yı mafya filmlerinden tanırız; İtalya çizmesinin burnuna yapışık duran bu ada, tarihi boyunca muhafazakarlığı, gelenekselliği, renkli halkı, uyumsuzluğu, kanun-kural tanımayıp adaleti kendi büyüklü-küçüklü mafyaları vasıtasıyla sağlama ısrarından dolayı İtalya’nın bütününden ayrılır. Bence hala da öyle; ortak bir ekonomik birliğin sağladığı avantajlar uğruna bir arada tek devlet olarak devam etmeyi seçmelerine rağmen Sicilya’lılar kuzeylileri, kuzeyliler Sicilya’lıları beğenmez. Bir yandan aşırı muhafazakar görünüp diğer yandan ceplerinde silah, her türlü ahlaksız hesaplaşmanın içinde olmaları ile, bana çoğunlukla bazı vatandaşlarımızı da hatırlatırlar. Sciascia’nın romanını ben çok beğendim. Edebi olarak bu kadar güçlü bir kalemin, halkının sıkılmadan okuması ve daha önemlisi anlayabilmesi için (kimilerine anlatmak malum epey emek gerektiriyor…) mesajını böylesine akıcı bir polisiye romana evirebilmesi bence takdire şayan. Bir popüler roman sürükleyiciliğinde, ama ne sert siyasi ve toplumsal eleştirisinden, ne de edebi zenginliğinden ödün vermiyor. Ve öncelikle bu yüzden bence bir alkışı hak ediyor. Sciascia romanının çıkış öyküsünü şöyle anlatmış: “Kendi kendime şöyle demiştim: “bir tarihsel iflasın öyküsünü yazsam, yani orta-solun iflasının öyküsünü. 1964’den başlayarak ülke yönetiminde orta-sol formülünü benimseyen Sosyalist Parti ile Hıristiyan-Demokrat Parti işbirliğine girişmişlerdi; başlangıçta halkta büyük umutlar yaratan bu durum giderek hepimizi düş kırıklığına sürüklemişti. İtalya’nın siyasal yaşantısında köklü bir değişime yol açması amacıyla gerçekleştirilen bu çözüm sonunda bir kez daha İtalya’da oldum olası sürüp giden Faşizmin sonsuz devinimsizliği karşısında boşa çıkmıştı. Gelgelelim kitabım bir Mafya öyküsü olarak algılandı.” Ben ise romanın bir mafya öyküsünden ziyade, çarpıcı bir toplum eleştirisi olduğunu düşünüyorum. Kahramanı, içinden çıktığı küçük kasabaya göre daha çok okuyan ve daha çok sorgulayan, kasaba aydını öğretmen Laurana’yı, sırf kişisel merakı yüzünden, çözülemeyen esrarengiz bir aşk cinayetinin peşine takıyor Sciascia. Laurana iddialı olmasa da kısa sürede adli makamlardan çok daha fazla bilgi ediniyor konuya ilişkin; her edindiği bilgi ise onu bu kokuşmuş düzenin içine daha fazla çekiyor. Yazarımız her adımda politikacılar-sermaye sahipleri ve din görevlileri arasındaki çıkar ve suç ortaklığının altını çizerken, olayları futbol seyircisi gibi tribünden izleyen, dönen tüm rezilliği -hatta Laurana’dan çok daha fazla- bilen ama kabullenmiş, kanıksamış, hatta esprilerine konu edecek kadar rahat kasaba sakinlerine batırıyor çuvaldızını. Bizim, özellikle son dönemlerdeki halimize çok benzetiyorum Sciascia’nın resmini çizdiği halkı. Hani ortalıkta dönen bir dolu rezilliği aslında biliyoruz, görüyoruz, arkada neler döndüğünü çok iyi tahmin edebiliyoruz -zira bizim de o kadar kafamız çalışıyor-. Ama yine de birileri kürsüye çıkıp bağırdığında, televizyondaki bir grup soytarı olayları (tabirimi mazur görün ama yerinde bir kullanımdır) kıçından yorumladığında, olanlarla hiç ilgisi olmayan garibanlar polis-mahkeme-cezaevi üçgeninde ömür tüketirken elebaşları lüks hayatları ile yine dönüp bizlere caka sattığında sadece oturup izliyoruz ya… ”Ne yaparsınız?” diyor Sciascia. Sahi, ne yaparız?
Oyunun Kuralı
Oyunun KuralıLeonardo Sciascia · Ada Yayınları · 200141 okunma
·
209 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.