Somatik işaretleyici hipotezi, en başından itibaren, duyguların
bir durumun belirli yanlarını veya olası eylemlerin belirli sonuçlarını
işaretlediğini varsayıyordu. Duygu bu işaretlemeyi bir "altıncı his"te
olduğu gibi açıkça, ya da bilincimizin radar menzilinin dışından gelen
sinyaller aracıhğıyla üstü örtülü bir şekilde yapıyordu. Akıl yürütmede
kullanılan bilgi de gayet açık veya -bir çözüme sezgi yoluyla vardığımızda
olduğu gibi- kısmen gizli olabilirdi. Bir başka deyişle, hemen
öncesindeki mantıksal adımların farkında olmaksızın belirli bir
sonuca vardığımız bir tür hızlı bilişsel süreç olan sezgide, duygunun
da rolü vardı. Aradaki adımlardan her zaman habersiz olmamız gerekmez,
sadece o duygu sonucu öylesine doğrudan ve hızlı bir şekilde
üretir ki akla çok fazla bilginin gelmesine ihtiyaç olmaz