Gönderi

Ezan
İstanbul'a damgasını vuran insan seslerinden biri olan ezan da değiştirildi. Müezzinin her caminin, her mahalle mescidinin minaresinden duyulan güçlü sesiyle ezanı güzel ve makamına göre okuması istenirdi; mahalleli kötü okuyanların dedikodusunu yapar, hatta şikayet ederdi. Çok sonraları, minarelere mikrofon yerleştirilmesiyle müezzinin işi kolaylaştı. Ezana artık mikrofonun çıtırtıları eşlik ediyordu; bu çıtırtılar, inancı dile getiren ezginin üzerinde uçuşan bir başka ezgiydi adeta. Ne var ki, 1932'nin başlarından itibaren Türkiye'deki müezzinler ezana artık "Allahü ekber" diye başlamıyorlardı. Hükümet ezanda 'Tanrı uludur" sözlerinin kullanılmasını zorunlu kılmıştı; Arapça ezan okumak suç sayılacaktı. Bu değişiklik, hükümetin kamusal alanı Türkçedeki Arapça ve Farsça unsurlar dahil eski imparatorluğun etkilerinden temizlemek üze­re hazırladığı geniş reform programının bir parçasıydı. "Tanrı"ya, yani Orta Asya göçebe kavimlerinin gök tanrısına yapılan gönderme ve kalın ünlüler, milliyetçi bir fanteziye de gönderme yapar; milliyetçi bakışa göre, modern Türklerin gerçek ataları bir zamanlar Avrasya steplerinde at koşturan göçebelerdi. İlk kez Türkçe ezan okunacağı haberini duyan muazzam bir kalabalık Sultan Ahmed Camii'nde toplandı. Şehrin diğer beş büyük camii Sultanahmet'i izledi. Kadir gecesi, Ayasofya Camii'nin içine ve çevresine ilk kez Türkçe okunacak olan duaları dinlemek üzere yetmiş bin kişi hınca hınç yığılmıştı. Yeni cumhuriyette Allah bile millileştirilmişti, Türkçe ezan okumayı öğrenen müezzinler sabahtan akşama kadar bunu ilan ediyordu.
Sayfa 177 - Kitap YayıneviKitabı okuyor
·
46 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.