Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Dostoyevski Suç ve Ceza kitabında şöyle yazar; “İnsanın yüksek bir dağın tepesinde, ancak iki ayağının sığabileceği kadar daracık bir yerde yaşaması gerekse, çevresindeyse uçurumlar, okyanuslar, sonsuz karanlıklar, fırtınalar ve sonsuz bir yalnızlık olsa, yine de o bir avuç yerde ömrü boyunca, binlerce yıl, sonsuza dek yaşamanın, o anda ölmeye yeğleneceği söylenir. Yeter ki yaşasın! Yalnızca yaşasın! Aman Tanrım, bu nasıl gerçek böyle! Bu nasıl gerçek! İnsan ne alçak yaratıkmış! Raskolnikov durup düşündükten sonra şunu ekler: Bunun için insana alçak diyen de alçaktır! Şöyle cevap verir Melih Cevdet Anday; “Kaçacak bir yerim yok ki. Dapdaracık oldu dünya. Tek ayak üstünde bile duramam artık.” Ve devam eder: Nefret ettiğin şu insanlardan daha baskın çıkmışsın kendine karşı. Onların yapamayacağı kötülüğü yapmışsın kendine. Sevginin kökünü kazımışsın içinde, rahimlerini kazıta kazıta çocuk doğuramayacak duruma gelen kadınlar gibi olmuşsun. Sadece yalnızlığın için çalışmışsın, büyük duvarlar örmüşsün çevrene, ama sonra bir bakmışsın ki duvarların içinde kimse yok. Yok etmişsin kendini. Bağırıp çağırman ondan. Kendi sesini duymak istiyorsun. Netice bu. Kendimizi var edemediğimiz için, yok ediyoruz. Ölümü bekleyen ve bundan korkup sinmiş bir yaşlı adamın, bir deprem gecesi, sevinçten gözleri parlayarak, “Yoksa dünya batıyor mu?” dediğini ansıyordum. Yalnız başına ölmek istemiyor, tümden yitmemizi özlüyordu. *M.Cevdet Anday
·
188 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.