Hamdi Koç okurken sıkça hissettiğim konunun değil daha çok anlatımın önemli olduğu düşüncesi yine bütün kitap boyunca hakimdi. Öyle ki başkası tarafından da anlatılabilecek, klişe sayılabilir derecede ütopik olmaya çalışan, başkasının kaleminden çıksa belki aksiyon özentisi ya da polisiye taklidi gibi gelebilecek bir konu öylesine bir kara mizahla, öyle kendine has, şahsına münhasır bir üslüpla, gerçekten güldürürken düşünderebilecek şekilde anlatılıyor ki; hikayenin sonunda "tam olarak n'oldu şimdi?" diye çekincede kalırken, bir yandan da "ne kadar da derin düşündük! Aferin bize!" diye kendimizi tasdiklerken buluyoruz yine kendimizi. Ciddi bir siyasi hiciv örneği. Enteresan bir psikoterapötik karakter seçimi. Spoiler vermeden daha fazla ayrıntıya giremiyorum incelemede. Okuyan tanışınız olursa dedikodusu yapılabilecek, kitap kulüplerinde çok güzel tartışılacak bir kitap ama...