Hayvan Çiftliğiuzun zamandır bu derece etkili bir kitap okumadığımı fark ettim, kitabın son sayfasına geldiğimde.. okumakta geç kaldığım kitaplardan biriydi.
(Spoiler içerir)
okuyunca (şahsi görüşüm) , Türkiye geldi gözümün önüne. özellikle Napolyon ve yardakçılarını okuyunca gözümün önüne gelen şahsiyetin adını zikrettiğim takdirde kapıma polislerin gelmeyeceğinin garantisini veremediğimden söylemeyeceğim.
Snowboll tam bir günah keçisiydi. önce kahramanca savaştı, daha sonra Napolyon tarafından devrildi ve sürüldü, ve bundan sonra çiftlikteki tüm olumsuzlukların sorumlusu olarak gösterildi. halk da buna inandı maalesef. halk, çok rahat manipüle edilen bir halk.
ülkemizde bir topluluk, önce terör örgütü ilan edildi, sonra neredeyse her şey bu örgütten bilindi. örgüt ilan edenler, örgütün elemanları ile kol kola, diz dize iken çıkarlar ters düştüğünde Snowboll’un başına gelenle hemen hemen aynı şeyler yaşandı. kitabı okuduğumda “ah Snowboll ah” demeden edemedim.
7 maddelik emirleri kafalarına göre değiştirip kılıfına uydurmaları, ayrı bir ironi. örneğin “ hiçbir hayvan yatakta yatmayacak” kuralını “hiçbir hayvan çarşaflı yatakta yatmayacak” olarak değiştirdiler, bu da ülkemizde yasaların kılıfına uydurmalarını anımsattı bana.
dikkatimi çeken bir başka husus, eğitimin ne kadar önemli olduğu.. yaşlı atlardan biri hastalanınca hastaneye diye at kasabına götürüldüğünü, sadece okuma yazma bilen bir hayvanın araba üzerinde yazan “at kasabı” yazısını görmesi ile anlaması buna örnektir. maalesef cehalet söz konusu olduğunda manipüle edilmek çok kolay, bu sebeple gücü elinde tutan eğitimsiz kişiler, eğitimli kişilere kin besleyip düşmanlık yapabiliyor.
özetle, siyasi yönüyle Stalin’in Rusya’sını ön planda tutsa da günümüzde iliklerimize kadar yaşayan ülkelerden biriyiz kitapta yazılanları…