_
...çağın gizli, tanıkların suspus olduğu zamandan, yani yaşanan zamandan, meçhulden, yani geçen zamandan elimize dört beş kitap, etnografya müzesinde kemik kalıntıları, bolca çanak çömlek, harabeler, taşlar... hala arkamızdan çalan geçmişin ıslığı kaldı.
O berrak kafa da ufalandı. Kelle gezdirmenin adı hayatta olmaya kadar uzandı. Devir üstümüze devrildi. Bunlar değil mi, dansözün sözüyle Yahya'nın başını kesti? Bize miras kala kala bu kaldı.
_
_
Peygamberin arkasından hemen miras kavgası, cenaze kalkmadan daha kim geçecek telaşı, dün kainatın kimin olduğunu öğrenmemiş gibi. İmana daha yüzyıllar, inanılacak şeyinde iyice gözden kaybolmasına demek ihtiyaç var. İşte inanmak da hiçbir şey görüp bilmeyene kalıyor, araya yüzlerce yıl sokuyor ve yüzlerce kafa bir o yana bir bu yana eğip büküyor ve binlerce yıl önceyi şimdiki hülyasına yakıştırıp kabul ediyor. Kurallar belli, tarih ilerlesede zaman ve kurallar bunlara uyanlara ve hep utananlara değil, arkasına kaldırıp atanlara değişiyor. Yoksa ince un ile tahıl sunusu pişiren kadın ve onun zeytinyağını tutarkenki özeni ve yedi bin yıldır sabit kalan utancı ve korkusu şimdi başka bir kadında hala yeni.
_
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.