Gönderi

Bir kadını dizlerinden öpmekten âlâ şiire rastlamadım henüz, üvercinka hariç. Çünkü bir kadını dizlerinden öpmek; “bugüne dek tüm düşmüşlüklerinden, yaralarından, kanından, izinden, acından öpüyorum, şifa niyetine.” demektir bir nevi. “Çok düştüm, parçalandım, örselendim, öp de geçsin.” diyemeyen bir kadının sessizliğini duymaktır. “Seni anlamak için harekete ihtiyacım yok, ruhunla ruhum aynı lisanı hissediyor.” diyebilmektir. “Yanaklarından, dudaklarından, alnından, belki omuzundan öpmek aşkın yaradılışında var ama dizkapakların sevdaya dahil.” demektir aynı zamanda. O kadını çaresizliğinden ve bir o kadar da gücünden öpmektir. Düşmüşlüğü kadar ayağa kalkmışlığından öpüp onu onure etmektir. Önünde diz çökmektir. Saygıdır. Kabulleniştir, çok şeyine. Kudretine, sabrına, sarsılmışlığına, sancılarıyla baş edebilecek kadar dayanıklı oluşuna ve de.. Kırılmak yerine bükülmeyi öğrenebilmesine hayran olmaktır. Beni daha önce hiçbir adam dizkapaklarımdan öpecek kadar yüce sevmedi. Ben de zaten hiçbir adama dizimdeki yaraları gösterecek kadar güvenmedim ya da cesur değildim, bilemiyorum. Övünmek için söylemiyorum ama bana çok şiir yazıldı. İçlerinde çok sağlamları vardır. Şiir gibi şiirler. Ama yine de bana yazılacak en güzel şiir dizkapaklarıma bir dudağın bırakacağı şefkattir. O şefkatin bana değmesini müsaade edebileceğim kadar bana şeffaf olan bir adam içindir. Kağıtla kalemle herkes gibi bir şeyler yazıp çizebilir, mühim olan bir kadına bir şiirle birlikte olduğunu hissettirebilmektir. Sevdası bile dejenere olmuş bir jenerasyona bu söylediklerim abartı gelebilir elbette ama inanıyorum; hâlâ sevdanın hakkını verecek yürekler var. İnanıyorum. İnanıyorum çünkü, inanırsam var olur.
·
64 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.