Gönderi

Fransız devrim orduları, zaman içinde bilene bilene ilk günlerdeki coşkularından tek bir adamın, yani Napolyon Bonapart'ın elinde sıkı sıkıya tuttuğu müthiş bir silaha dönüşmüştü. Napolyon bu silahı gerek şahsi ve milli davalar uğruna, gerekse Fransa ve cumhuriyetin şanı, şerefi yoluna kullanmaktan hiç geri durmamıştı. Fakat Napolyon'un Tilsit'te zirve yapmış görünen yenilmezlik efsanesi, 1814 itibariyle yerle bir olmuş haldeydi. Başka ülkeler Napolyon'un teşkilat yöntem ve taktiklerini kopya ederek özgüven kazanmış ve nihayet Rusya Seferi, sonuna kadar dayatmanın neticesinin ne olabileceğini imparatora toplam 400.000 askere mal olacak şekilde göstermişti. Rusya'daki korkunç felaketten iki sene sonra Fransa, kazanması muhtemel olmayan mücadelelerle iliğini kemiğini kurutmuş durumdaydı. Uzun uğraşların ardından ucu ucuna kurulabilen bir ittifakla, Avusturya, Rusya, Prusya ve diğer devletlerin karşı konulmaz kuvvetleri, nihayet Fransa'nın tam kalbine yüklenmeye başlamıştı. Fransa'nın Bavyera ve Saksonya gibi müttefikleriyse ya ittifaktan çekilmiş ya da istila edilmiş; böylece zaten zayıflamış haldeki Fransız milli kur'a ordusu bu büyük ittifak karşısında tek başına kalmıştı. Bu sayıca zayıf ve ikamesi olmayan ordular ile yıpratma harbine girişmeye dünden razı olan müttefikler Napolyon'u Paris kapılarına kadar püskürttüler, Napolyon'un Fransa içindeki siyasi hâkimiyeti her bozgunda azalıyordu ve kısa süre içinde mareşaller isyan ettiler; bazıları da düşman safına geçti. Müttefiklerin Paris'e girişiyle birlikte, Nisan 1814'te, Napolyon nihayet tahttan çekilmeye ikna edildi.
Sayfa 9 - Geoffrey Wootten, İş Bankası Kültür Yayınları, 2012Kitabı okudu
·
53 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.