Siz hiç birisini tanımadan aşık oldunuz mu ?!?Merhaba değerli kitap okurları
Size kitaplığımın baş tacı olan Kürk Mantolu Madonna eserinden, başyapıtından bahsedeceğim. Biraz farklı bir tarzda inceleyeceğim…
Not: Bazı kitaplar unutulmamalı ve tekrar tekrar okunmalıdır…
İncelememe kitapta yer alan bir alıntıdan başlayacağım. “…Ama buna yaşamak denir mi? Canlı bir mevcudu kendisine uygun olan iklimden ayırarak, birkaç meraklının keyfi için bu berbat şartlara tabi etmek bir nevi işkence değil midir?”(Ağaç konusu) diyor yazar. Aslında burada alttan alttan şu sonuca varılıyor, tıpkı Raif efendinin Maria’dan ayrıldıktan sonraki dönemine yaşayışına ulaşılıyor. Aklı kalbi ruhu başka bir yerde, bedeni başka bir yerde…
-Sade ve sıradan bir hayat süren Raif Efendi gurbete gider ve orada hiç tanımadığı,daha önce görmediği ama sanki her zaman onu aradığı, hayallerindeki kişiymiş gibi bir hisse kapılır böylece bir portreye
aşık olur ve olaylar iyi&kötü&güzel bir şekilde yoluna girer.
-Bu eserde sevginin ve sevgiden mahrum olmanın bir insanı nasıl etkilediğini önümüze koyuyor ve yazar şöyle devam ediyor. “Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde fakat her şeyden habersiz yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim de bir ruhum bulunduğunu öğrettin.”
-Hayatta ne olursa olsun hiçbir şeyi ertelememiz gerektiğini de önümüze sunuyor. Hayat kısa kuşlar uçuyor yarınımız belli değil cesaretimizi toplayıp dürüst bir şekilde kendimizi anlatmalı ifade etmeliyiz.
Bunun üzerine bir başka alıntıda ise yazar “İçimde yarı kalmış bir konuşmanın üzüntüsü vardı”
-Sürekli birilerinin bizi anlamasına onayalamasına ihtiyacımız olmamalı ve onların istediği bir hayatı da yaşamak zorunda olmamalıyız . Tıpkı Raif efendinin babasını veya akrabalarını dinlemediği gibi ve içini çevresine değil de kağıda döktüğü gibi olmalı. Bunun üzerine paylaşacağım son alıntıda ise yazar “Onların beni anlamalarına imkan yoktu. İzahat vermeyede asla mecbur değildim.”