Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ateist Celal Şengör'ün Gerçek Yüzü...
1999'da üniversiteye başladım. Biraz üniversitede siyaset bilimi okumamın etkisiyle, biraz da Şengör'ün yazılarında tekrara düşmesi nedeniyle uzun süre Şengör'ü takip etmedim. Ancak 2006'da yaşadığım bir olay, bana Şengör'ü yeniden hatırlattı. Cambridge Üniversitesine bağlı St.Edmund's College'da dinleyici olarak katıldığım bir konferan sın çay molasında tanıştığımız bir İskoç jeolog, Türk olduğumuzu öğrenince bana ve bir arkadaşıma Celâl Şengör'ü tanıyıp tanımadığımızı sordu. Önce gurur duydum. Öyle ya, İngiltere'de bir bilim insanı bize merakla bir Türk jeoloğu soruyordu. Ancak sevincim kısa sürdü. Aynı zamanda bir Hristiyan din adamı olan İskoç jeolog, Şengör'ün kendisine, beraber katıldıkları akademik bir çalıştayda tavizkâr bir üslupla garip sorular yönelttiğinden dert yanıyordu. Şengör, bu jeoloğun bilim insanlığını sorgulamış, kendisine bilim ile dinin çatıştığını "öğrettikten" sonra, birbiriyle çatıştığını düşündüğü bu iki meslekten birisini seçmesini öğütlemişti. Her ne kadar bugün Şengör'ün yazılarını okuduğumda İskoç jeoloğun naklettiği olayın doğru olduğu yönündeki kanaatim güçlense de o an zihnim, duyduklarımı kabul etmek istemedi. Şengör bilim tarihi konusunda bilgili görünen bir insan olarak, tarihsel verilerle çelişen böyle bir iddiada bulunabilir miydi? Gregor Mendel veya Georges Lemaître'in aynı zamanda din adamı olduğunu bilmiyor olamazdı. En azından kendi disiplininin önemli birçok isminin -söz gelimi modern jeolojinin kurucu babalarından William Buckland'm, Darwin'in mentörlerinden olan jeolog John Stevens Henslow'un, Danimarkalı jeolog Nicolas Steno'nun, depremin şiddetini ölçen Mercalli şiddet ölçeğine ismini veren İtalyan bilim insanı Giuseppe Mercalli'nin din adamı olduğundan haberdar olmalıydı. Elbette Şengör tüm bu isimlerin din adamı olduğundan, din ile bilimi çatışan iki kavram olarak görmediklerinden haberdardı. İşin aslı Şengör, İskoç jeoloğa bir tercihte bulunması gerektiğini telkin ederken tarihsel bir zorunluluktan bahsetmiyordu. Daha ziyade Şengör, İskoç jeoloğu, kendi zihnindeki ideal bilim insanı olmaya zorluyordu. Bu çalışmada da görüleceği gibi, Şengör, zamanla, bilimi savunan ve bilimin toplum tarafından sevilmesi için uğraşan bir bilim insanı olmaktan uzaklaşmış, bilimi ve bilim tarihini kendi ideolojik(5) görüşlerini desteklemek için bir araç olarak kullanan, bilime hayalindeki seküler toplumu yarat mada başrolü uygun gören bir yazara evrilmiştir. Dahası, Şengör, bilimin hak ettiği yere gelmesinin bir gereği olarak dine saygı duyulmaması gerektiğini savunmakta, hatta ironik bir biçimde Big Bang (Büyük Patlama) gibi genel kabul gören ve birçok kanıtla desteklenen bilimsel bir teoriyi, ateizmle uyumlu olmadığı gerekçesiyle reddetmektedir. İşin garibi, Şengör, bilime aykırı ve hatta bilim için zararlı olduğunu düşündüğü Tanrı inancını reddetmek için, bilim camiasının büyük bölümünün üzerinde uzlaştığı bilimsel bir teoriye inanmadığını söylediğinde dahi Türk bilim camiası tarafından herhangi bir akademik eserde veya popüler çalışmada eleştiriye tabi tutulmamıştır. Bu, kısmen, Şengör'ün bilimden kazandığı prestijle açıklanabilir. Bilim tarihine baktığımızda da, bazı bilim insanlarının prestijlerinin, bilim insanları topluluğunun tepkileri üzerinde belirleyici olduğunu görüyoruz. Örneğin, Sovyet Rusya'da Nobel ödüllü bilim insanı Ivan Pavlov'un Lamarckçı evrimi destekleyen görüşleri, Rus bilim insanlarının Lamarckçı evrimi eleştirmesini belli oranda engellemiştir. Bu hatalı teori, Pavlov gibi büyük bir bilim insanı tarafından desteklenmese muhtemelen Sovyet Rusya'da o dönemki kadar kabul görmeyecekti.(6) Ancak bana göre, güçlü bir bilimsel teoriyi reddetmesine rağmen bilim insanlarının Şengör'e tepki göstermemesinin temel nedeni, Şengör'ün prestiji değil, Türk doğa bilimcilerin büyük oranda Şengör'ün bilimle ilgili, özellikle de bilim-din ilişkisine dair görüşlerini paylaşmalarıdır. Bu kitap, Celâl Şengör'ün bilimle ilgili görüşlerinden yola çıkarak; sosyoloji, felsefe, tarih ve doğa bilimlerinin tanıklığından faydalanarak bilimin meşru sınırlarını belirlemeye çalışmaktadır. Bu noktada Şengör'ün görüşlerinin bilimle uğraşan veya bilime amatör olarak ilgi duyan geniş bir kitle tarafından paylaşıldığını hatırlatmak gerekir. Bilhassa Batı'da yeni-ateizm olarak bilinen ve günümüzde popüler hale gelen görüş, birçok noktada Şengör'ün bilim anlayışıyla örtüşmektedir.
Sayfa 12 - Doğu Kitabevi
·
130 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.