Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

kendime, herkesten bir parça kendine.
Bir yanılgının, binlerce yenilgiden daha keskin olduğunu gördüğünde eve dönmek isteyeceksin ama ev; kapı duvar olacak. Ve sen, bildiğin denizlerde yeniden boğulacaksın. Aşina yüzler el olacak, ve yalnızlığı şah damarında hissedeceksin. Sonra geçecek. Her şey geçer, bilirsin. Ve sonra yolun tam ortasında ayaklarının dermanı kesilecek, dizlerinin üzerine çökeceksin. Düşmekten korkma, düştükçe daha da güçleneceksin. Sonra herkes kaybolacak, gölgen bile seni terk edecek ama bu yenilgi sayılmaz. Yalnızlığı sev. Herkes gitse de o seni bırakmaz, bilirsin. Yine de içindeki uçurumların kenarında otururken dikkat et her hattını bildiğin bir el sırtına değebilir. Belki sana sarılır, belki seni itebilir. Kırılacaksın, kırıl. Kırıldıkça keskinleş ama kendini daha çok kesme. İnsanın kendine açtığı yarayı hiçbir tabip iyi etmez, bilirsin. Bir daha asla karşılaşmayacağın insanla, tekrar tekrar çarpışmayı öğreneceksin sonra o ıssız sokakta. Ve evin içinde, evsiz hissedip üşüyeceksin. Yalanlar bulup inanacaksın. Sevilecek, sevişeceksin. Ciğerlerini bırakacaksın belki bir dandik barda. Herkes bir gün gider, bilirsin. Omuzunda uzaklara taşıdığını yorulduğun için indirdiğinde seninle yürümeye devam ettiğini görünce, vefayı anlayacaksın. Bazen terkedilecek, bir çok zaman mutsuz olacaksın. Enkazlarını biriktireceksin içinde ve sırtındaki bıçakları seveceksin. Herkes öldürür sevdiğini, bilirsin. Ekmeği bölüşmenin ekmekten daha lezzetli olduğunu öğretecek sana hayat. Ardından gidecek yarım ekmeğinin çeyreğini verdiklerin. Gitsinler. Bazen gitmek, kalmaktan daha iyidir. Sonra unutacaksın. Unutup, tekrar hatırlayacaksın. İnsan, unuttukları ile yeniden tanışabilir, bilirsin. İnsanın elmacık kemikleri de yosun tutar ağlamaktan, öğreneceksin. En karanlık gecelerinde, kulaklarında aşina seslerin elvedası çınlayacak ve sen, düştüğün o kuyunun dibinin artık bir sonunun olmadığını görecek yenileceksin. Yenil. Hepsi yaralar o en sonuncusu öldürür, bilirsin. Bütün savaşlara kaybetmek için gireceksin sonra ve yenile yenile büyüyen göğüsündeki o sancıyı, anlatmanın beyhudeliğine ağlayacaksın. Ağla. Yürüdüğün yolun her ayrımında yanından birileri eksilecek ve yol önemsizleşecek. Varacak yeri olmayan için tüm yollar önemsizdir, bilirsin. Hayat yeterince ince davrandığında ya da aptal olduğunu öğrenince yeniden döneceksin evine. Zihninin içi tarumar edilmiş olacak ve sen, sol omuzundan tekrar tekrar vuracaksın kendini. Ellerin akasyalar kokacak ama kimse görmeyecek öldüğünü. Ölmek bu kadar kolay değil, bilirsin. Bütün intiharlarını yedi altmış beşlik bir kurşunun içine doldurup yokluğun ve yoksulluğun göğsüne ateş edeceksin. Sonra en ince yerlerinden kıracaklar seni, sen sağlam zannederken üstelik kendini. Biraz daha bükebileceğini zannettiği her şeyin; kırıldığını görür insan, bilirsin. Bir gün, umudunun bittiği bir anda bir el uzanacak sonra sana. Bütün dünyayı karşısına alıp, herkesin sana sırtını çevirdiği yerde sana her şey olacak. Ellerini tut. Nefes almayı hatırlatacak, yaralarından öpecek seni, korkma öpsün. Sevmek biraz da yaralarını sevmektir, bilirsin. Kalmanın gitmelerden daha zor olduğunu da öğretecek bu hayat sana. Kaldığın her yere, gidenin anılarını götürecek, yorulacaksın. Gücün yetmeyecek bazen, elveda etmek için kaldırdığın eli yere indirmeye. Ama indir. Sevmek gidebilmektir. Herkes, bir gün gitmek için gelir, bilirsin. Gırtlağında harfler biriktirecek, susacaksın. Bazı geceler, cinnetlerin ve cinayetlerin olacak kaçacaksın. Uzaklaştıkça arkana bakacaksın, herkes gitmiş olacak. Kendini arayacak bulamayacaksın. Bir parkın bir bankında ağlayacaksın hüngür hüngür. Ağla. Erkekler de ağlar, bilirsin. Bir gözleri ahuya yenileceksin bi gün ve bu bütün kazandıklarını unutturacak. Dağları yerinden oynatmak isteyip, bir taşı kaldıracak gücü bulamayacaksın ellerinde. Sonra yürüyeceksin içine doğru ve ona rastlayacaksın. Birbirinin içine yürüyen iki insan mutlaka çarpışır, bilirsin. Tanrı bir gün ellerini çekecek üzerinden ve sen, ezbere bildiğin tüm kuyuların içine yeniden düşecek kahrolacaksın. Sen Musa değilsin, girdiğin her deniz seni boğacak ama korkma bu yanılgı öldürmez. Tarumar olacak geleceğin, geçmişin zaten harap. Ortadoğu cehennemdir, bilirsin. Gün bitince, herkes gidince, ve sen bir parkın kaybolmuş bir bankında üzgün üzgün etrafı izlerken anlayacaksın, insanın elleriyle emek emek yaptığı evin, ufak bir rüzgarla yerle bir olmasını izlediğinde neler hissettiğini. Enkazın altında emeklerin. Hayaller de ölür, bilirsin. İnceldiği yerden kopmasına izin vermediğin her şeyin, en sağlam yerinden hiç beklemediğin anda canını göğüs kafesinden çıkartırcasına koptuğunu göreceksin sonra. En soğuk gecelerde çırılçıplak kalacaksın bir yalnızlık sokağında. Ama korkma geçecek. Her yara kabuk bağlar, bilirsin. Sevdiğin her şey daima uzaklarda olacak, hiçbir şeyi kolay elde edemeyecek başkalarının emekleyerek vardığı yerlere koşsan da yetişemeyeceksin. Sıkılma bundan. İsyan et korkma, vazgeçme savaşmaktan. Yenilerek, yenmeyi öğreneceksin. Adalet sadece bir yazar ismidir burda, bilirsin. Her şeyi tamam etmeye çalıştıkça, yok olduğuna şahit olacaksın zamanla. Bütün kırpılmış fotoğrafların o hoyrat makası seni de oyacak bir gün sevdiğin o fotoğraftan ve sen kahrolacaksın. İki tane omzun var, yüzlerce yük koyacaklar kaldıracak, ölmeyeceksin. Aşıklar ölmez, bilirsin. Hayat, yürüdüğün o yollarda yarım kalmışlıklarını bir urgan gibi gırtlağına düğümletecek, yutkunamayacaksın. Sırtındaki hançerlerin hiçbiri, sevdiğin dilden gelen sözler gibi yakmayacak canını. Artık yaşayamam sanacak, yaşayacaksın. İnsanı hep zannettiklerinden vururlar, bilirsin. Ayakların kanayana dek aradığın ne varsa, aramaktan vazgeçtiğin o gün gelecek ayaklarına, yüzüne bakmaya mecalin kalmayacak. Her gün sarıldığın o boşluğun yokluğu, kaburganda sızlayacak korkma, öldürmez. Dünlerin yarınlarından hep güzel olacak. Geçmiş omuzlara yüktür, bilirsin. Yaş aldıkça saçların ağaracak. Kader diyip duracaksın göğsünde sancıyan o öksüz yaraya. Canını yakacak koskoca dağları aşıp o küçük tümsekte düşüşün. Dört duvar konuşmayacak, incinecek tarumar edeceksin ellerini, et. Ama kaldır başını yürü. Bazen insanı Tanrı kurtarmaz, bilirsin. Sonra birden, yok olmaya başlayacak dünyanın geri kalanı ve sen var olduğunu zannettiğin şeylerin aslında bir yanılsamadan ibaret olduğunu göreceksin. Günler akıp gidecek, acımadan yakıp gidecek. Yakalamaya çalıştıkça kaybedeceksin her şeyi. Gözünün yaşına bakmaz zaman, bilirsin. Senin affettiğin şeylerin, çeyreğini sen yaptığında affetmeyecekler alış buna. Tam düşerken tutunup rab bellediğin tüm tuğlaları, en zor günlerinde ellerinden alacaklar, düşeceksin. İyileştirdiğin, her şey senden kaçacak. Kimi kaldırırsan yerden koşup seni geçmek ister, bilirsin. Beraber yürümeye ikna edecekler sonra bir gün seni, inanma onlara. İlk ayrımda, boşluğu kucaklayacaksın. Yol senin, yürü. Düş, kalk, tarumar et dizlerini ama aman dileme kimseden. Bütün dünya üzerine yıkıldı zannedeceksin ama çevirme başını. Arkaya bakarak yol yürünmez, bilirsin. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını fark edeceksin bir sabah uyandığında. Duvarda asılı fotoğrafların hatırası, kirpiklerine kadar ürpertecek seni. Titre, üşümek böyle bir şey değil. Yaşamadığın tüm gelecekler, karşında gülümseyecekler. Mezarlıkta çiçek yetiştirilmez, bilirsin. Yangınlardan, yanılgılardan ve yalnızlıktan sıyrılmak için duvarları yumruklayacaksın bir gece. Küf ve katran kokulu odalarda kendini arayacak, baktığın her yerde ona rastlayacaksın. Sokaklarca gezip, evini arayacaksın. Ara. Senin ev bildiğin dört duvar değil yalnızca, bilirsin. Ben gitmem diyen herkesin arkasından el sallarken bulacaksın kendini, alış. Kuyunun dibinden çıkarttıkların, seni o kuyunun en derinine atacak, kemiklerin kırılacak ağlayamayacaksın. Ağlama. Hava kararınca elveda diyecekler sana. Herkes bir gün gidebilmek için gelir, bilirsin. Gün bitince ve herkes gidince, sen tanımadığın bir şehrin herhangi bir caddesinde, kimsesiz bir sokak köpeği gibi çaresizce, etrafı izleyeceksin. Göğüs kafesinde kaybettiklerin gırtlağındaki o yumru ve gözünden düşenler... Göz kapakları ayrılıkları görmemek için vardır, bilirsin. Bir şarkının notasına takılı kalacaksın ruhundaki sızı ile bir günbatımında. Hep yanlış melodilerde dans edeceksin ve ömrün bir yanlış anlaşılmalar seromonisine dönecek. Her köşe başında, içini acıtan o sesi duyacaksın, korkma. Acıdan geçmeyen her şarkı biraz eksiktir, bilirsin. Karanlık bir caddenin ve evren kadar büyük bir boşluğun kenarında tekinsiz olan tek şey elleri olan bir kadın sarılacak sana bir haziran gecesi. Ellerini alacak sabaha kadar seveceksin ve sevmek seni en kuytularından kurşuna dizecek. Sonra gidecek. İnsan, arzusunu sever bilirsin. Nefes almak için pencereye değil de bir fotoğrafa koştuğunu farkedeceksin bir an. Bu yenilmişliğine en karanlık geceler şahit olacak. Göğüs kafesinde bir sızı omuzunda yanılgın ve kimsesizliğinle yeniden çıkacaksın sabaha. Geceyi mağlup edemeyen, güneşten hesap soramaz, bilirsin. Tutunacak dalının olup olmadığını öğrenmek için düşmen gerekecek ve düştüğün her yerde kimsenin ve herkesin sessizliğine şahit olacaksın. Sırtını yasladığın duvarlar yıkılacak. Yanılgıların seni vuracak. Takılıp düşmekle, sırtını yaslamışken düşmek çok ayrı şeylerdir, bilirsin. Saatlerce konuşmanın hiçbir şeye yaramadığını göreceksin bir gün. Umut kuşunu göğüs kafesinden kaçıracaklar ve sen duvarları yumruklanmış evlerin en tenhasında sol omuzundan vuracaksın kendini. Seni anlamayacaklar, üşüyeceksin. Cehennem insanın insanı anlamadığı yerdir, bilirsin. En çok canının yandığı o gece, bir daha böylesi canım yanmaz diye düşüneceksin. Yanacak. Daha büyük cehennemler göreceksin. Korkma sakın. Düşecek, en dibi göreceksin burası son diyeceksin. Geçecek diyeceksin, geçmeyecek. Bazen geçmez. Her dibin biraz daha dibi vardır, bilirsin. Kapattığın her kapının ardında kalmanın ağırlığıyla enkazlarını biriktireceksin bir gün, fotoğrafının olduğu o vitrinde. Göğsünün çiçeklerini kopartıp atacaksın ve artık bütün baharlar canını yakacak. Yanılacak, yanılgılarına kucak açacaksın. Dünya; sandığın o yer değil, bilirsin. Bir gün seni, kapkaranlık bir gecenin ortasında bırakıp gidecek herkes. Birisi seni göğüsünden feci yaralayacak, ardından her gün ziyaretine gelecek ölmüş müsün diye. Ölmeyecek yaşayacaksın. Kırıldığın yerden keskinleşeceksin. Kırıldıkça keskinleşen sadece kendini keser, bilirsin. Üşüyeceksin, tir tir titreyeceksin metruk bir bankta, ateşi olan herkes senden kaçacak. Yanacaksın cayır cayır bir kalabalığın ortasında, suyu olan herkes senden kaçacak. Kaburgalarına saplanan sancı, seni yok edecek yavaş yavaş. Kimsesizlik kimliği olur bazen insanın, bilirsin. Omuzunda çocukluğun ve yarım kalmışlıklarınla devam edeceksin yola bir yerden sonra. En babasız evlerin yetim kalmışlığı ve annesiz yuvaların soğukluğu seni tarumar edecek her köşe başında. Kendinle kurtulacaksın her uçurumdan. İnsanı güçlü kılan yalnızlığıdır biraz da, bilirsin. Simsiyah kalemler verip, gökkuşağını çizmeni isteyecekler senden hep. Herkesin yerine tekrar tekrar terkedecekler seni. Mutlu olduğun her anın ertesinde, hüzünler kucağını açacak, sarılacaksın. Çiçekli bir yola gitmeyecek hiçbir adımın. Ölmeden önce de ölür insan bazen, bilirsin. Baharlar yazlar göreceksin, çiçekler kuşlar unutacaksın. Hüngür hüngür ağlayacak doludizgin güleceksin. Düşüp kalkacaksın, korkma bundan. Hikayeni anlatmak isteyeceksin birisine dinlemeyecek. Arkanı dönüp eve geleceksin, ev sana sarılır. Anlatamamak da cehennemdir bazen, bilirsin. Herkesin gittiği her şeyin bittiği tüm anlar, yürüdüğün yollar karşına dikilecek bir an. Bir akşamüstü ansızın gideceksin herkesten, kendini bile terkedeceksin sonra geçecek. Aradığın her şey vazgeçtiğinde kollarını açacak, sarıl. Bazen bulunmak için kaybolman gerekir, bilirsin. Herkesin bahar bahçe olduğu yerde, yaprakları dökülmüş kuru bir ağaç olma hissi göğüs kafesini tarumar edecek her gece. Aynalardan kaçacak, kurtulamayacaksın her seferinde. En babasız evlerin odaları; üzerine gelecek, korkma buna dayanırsın. Sevgisizlik de iyileşecek, bilirsin.
·
463 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.