Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

304 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Çok zaman önce bulabilmiş olmayı dileyeceğiniz o kitap…
Yazıya geçmeden önce bu kitabın bir kişisel gelişim kitabı olmadığını vurgulamam gerekir. Kişisel gelişim ve psikoloji apayrı alanlardır ve bu kitabı kişisel gelişim kategorisine sokmak garabetine düşmeyelim lütfen! Şimdi incelemeye geçelim. Diyelim ki hiç fiziksel ya da cinsel istismara uğramadınız, gayet “itinalı” ebeveynleriniz vardı ve üstüne üstlük son derece müreffeh bir aileydiniz, her istediğiniz yapılırdı ve anne babanıza söz geçirirdiniz. Peki ama bu şartlarda yetişmiş olup da ileride yetişkin olduğunuzda içten içe “bende bir şeyler eksik” cümlesi zihninizde tırmalayıcı bir iç sese dönüşmüşse? Zengin ve kültürlü bir ailede büyüyüp de nasıl böyle bir durumda bulabilirsiniz kendinizi diye suçluluk duyarsınız bir de… Peki hiç ‘ben bu dünyadan ne istediğimi bilmiyorum’, ‘sık sık suçlu hissediyorum’,‘içimde dolduramadığım bir şey varmış hissine kapılıyorum’ ve ‘bazı duyguları hissettiğimde kendime karşı acımasız bir şekilde öz-eleştiri okları yöneltiyorum’ gibi şikayetlerde bulundunuz mu? Eğer cevabınız EVET ise ve sık sık yaşadığınız duygudurumu kelimelere dökmekte zorluk yaşayıp buna hiçbir yerde çözüm bulamadıysanız rahat bir nefes alın. Yıllardır aradığınız ve bulmuş olmayı dilediğiniz o kitap işte karşınızda. Bu kitabın kapsamı, çocuklukta toksik bir ebeveyn tarafından maruz kalınan gerek fiziksel gerekse cinsel istismarın vb (yani gözle görülür nitelikteki ihlallerin/ihmallerin) yetişkinliğe olan yan etkileri değildir! Hayır, yazarın da defaatle belirttiği üzere, bu kitap çocuklukta başa gelen olaylarla ilgili değil, bilakis başımıza gelmesi gereken ama yoksun bırakıldığımız, varoluşumuzun/benliğimizin ya da insan oluşumuzun bir gereği olarak sahip olmamız gereken “duygusal vasıflar”la ilgilidir. Bilindiği üzere, “İnsan mantıksal bir hayvandır,” şiarı hem psikologlar hem de sinirbilimciler tarafından defalarca çürütülmüştü. İnsan olarak mantıksal tarafımızın yanı sıra bir de duygusal tarafımız vardır, biz farkında olmasak da bizi kelimenin tam anlamıyla ayakta tutan, sürekli bir şekilde seçimlerimizi yönlendiren (belki de çarpıtan), tıpkı bir saat gibi tıkır tıkır işleyen ve mantık dediğimiz ‘taht’a yönelik bir korunak görevi gören bir taraf bu. İşte bu kitap, çocuklukta edinmemiz lazım gelen duygusal vasıflarımıza odaklanıyor ve yeri geldiğinde duygusal vasıflardan yoksun oluşumuzun yukarıda saydığım fiziksel ve cinsel istismar gibi ihlaller ile benzer bir travmatik kafa yapısı meydana getirebileceği savunusuna sıkı sıkıya sarılıyor. Kitap boyunca yazar, edinmemiz gereken duygusal nitelikler/gereklilikler silsilesini bir depoya benzetiyor; eğer depo dolduysa gayet sağlıklı bir çocukluk geçirmişsinizdir ancak depo gereken yakıttan (yani gerekli miktarda duygudan) mahrum kalmış ise bu yoksunluk yetişkinlikte de olmak üzere bireyde eksik/çarpık bir benlik algısı meydana getirecektir; yani kişi kendisini “eksik/olmamış” hissedecektir, bunun sonucunda kişi gizli bir şekilde acı çekecektir. Yazar tüm bu eğilimleri/semptomları ortak paydada “boşluk hissi” kavramında topluyor. Boşluk hissini tespit etmek çok güç bir olaydır, kişi son derece normal bir çocukluk geçirdiğini savunur; terapistler ise kişinin kendini ifade etme güçlüğü çekmesinin bir sonucu olarak bir sağlıklı bir tanı (yeri gelmişken bu tanıya “duygusal ihmal” deniyor) koyamazlar çoğunlukla. Bu güçlükleri aşmak ve tamamlanmış bir benliğe kavuşmak için bu kitap biçilmiş kaftan niteliğinde. Şimdi kitabın içeriğine bir bakalım. Giriş kısmında boşluk hissinin önemine yapılan vurgu bariz bir şekilde bizi karşılıyor. Yukarıda değindiğim gibi, yazar görünmeyenin gücünden dem vuruyor; “bugün gizli bir şekilde deneyimlediğimiz acı aslında başımıza gelmiş olanlardan değil, bilakis, başımıza gelmesi gereken ama bir şekilde ötelenen, ‘ihmal’ edilen duygusal pratiklerden ileri gelebilir aslında…”nın bir tür savunusunu okuyoruz. Sayfa 22-24 arasında 22 soruluk Duygusal İhmal Anketi bulunmakta, bu kitabı her ne amaçla okuyor olursanız olun, bu soruları objektif bir şekilde ve aceleci davranmadan yanıtlamanız gerekiyor. Giriş kısmını aştıktan sonra karşımıza üç (3) kısım ve dokuz (9) bölüm çıkıyor. Birinci kısımda iki bölümle muhatap oluyoruz. Bunlardan ilki, psikoloji literatüründen belli başlı duayen isimlerin öne çıkan kuramları bağlamında ebeveynlerin yol açabileceği duygusal ihmalin sebeplerini araştırıyor: burada karşılaşılan çok çarpıcı bir detay var, duygusal ihmalin gözlenmesi son derece zor bir olgu olduğundan ebeveynlerin bu durumun farkına varması son derece güç oluyor, üstelik yazarın ifadesiyle; duygusal ihmale neden olan ebeveynlerin “büyük ebeveyn suçu” (kasten suistimal etmek gibi) işlemesi şart değildir, böyle bir durum çocuğun ebeveyne sağlıksız geribildirimler iletmesine; ebeveynin de sağlıklı bir şekilde büyütüp beslediğine dair çocuğa yönelik yanlış ve eksik bir algı üretmesine sebebiyet vermektedir. Kısım bir ve bölüm ikiye geldiğimizde boşluk hissine neden olmuş olan on iki davranış şekli (daha doğrusu ebeveyn türü) saptıyor Dr Webb. Eğer girişteki testten hayli yüksek bir puan almış iseniz bu bölümdeki sorumluluğunuz sizinkine benzer olduğunu düşündüğünüz ebeveyn türünü tespit etmek oluyor. Bu bölümü okumak çok keyifli idi, benzer kişilerin farklı ebeveyn türlerindeki farklı hikayelerine tanıklık ediyoruz burada. Bu bölümden eliniz boş dönmeyeceğinizi temin ederim. İkinci kısım da benzer şekilde iki bölümden oluşuyor. Bunlardan ilki olan üçüncü bölümde duygusal ihmale maruz kalmış çocukların yetişkin olduklarında deneyimlediği ve onlara adeta musallat olmuş olan on (10) yaygın semptom tespit ediliyor. Bunlar sırasıyla: 1)Boşluk hissi 2)Karşı bağımlılık 3)Gerçekçi olmayan öz-değerlendirme 4)Kendilerine şafkati olmayan, başkalarına karşı şefkat dolu olma hali 5)Suçluluk ve utanç 6)Kendine yönelik öfke ve kendini suçlama 7)Ölümcül hata (insanlar gerçekten beni tanırsa, beni sevmeyecekler vesvesesi) 8)Kendilerini ve diğerlerini beslemede zorlanma 9)Zayıf öz-disiplin 10)Aleksitimi (zayıf farkındalık ve duyguları anlamama) Bu semptomların hepsinin sizde bulunması şart değil, birkaç tanesi baskın bir şekilde enerjinizi tüketiyorsa ve sizi sık sık depresif hissetmeye sevk ediyorsa, bu durumda duygusal olarak ihmal edilmiş olmanız olasılığının yüksek olduğunu belirtiyor yazar. Bir diğer yani dördüncü bölümde boşluk hissinin deneyimlemenin vardığı uç noktalara değiniliyor. Adeta “kendini lanetlenmiş addeden kişi her türlü aşırılığa kaçma teşebbüsünde bulunabilir” uyarısı veriyor bu bölüm bize, ve bunu yarı-kurgu/yarı-gerçek bir hikaye ile zihnimize kazıyor. Geldik DEPOYU DOLDURMAK adlı üçüncü ve son kısıma. Burada beş bölüm var ama endişelenmeyin, bu bölümlerin bir ya da birkaçı yüksek olasılıkla dönüp bir daha okumayacağız türden; diğerleri ise boşluk hissi ile baş etmeniz için gereken somut birtakım yöntemlerden oluşuyor, tek tek değineyim o halde. Bölüm beş bu yolda bir değişim hedefi olanlar (duygusal ihmalin pençesinden kurtulmak isteyenler) için mevcut birtakım pürüzlere değiniyor ve pes etmeden bu süreç içerisinde bu pürüzlerin nasıl giderilmesi gerektiğine dair birtakım etkili önerilerde bulunuyor. Altıncı bölümde bu kitabın asıl hedef kitlesine yöneliyor yazar: duyguların önemini idrak edememiş kimselere. Duyguların yapısına ve onların zaman zaman kötü olduklarını düşünsek de (ihmale uğrayan insanlar için bu öğrenilmiştir bu…) aslında onların hayatımızda olmazsa olmaz bir unsur olduğuna dikkat çekiliyor burada. Duyguların farkına varmayı, onları kabullenmeyi ve yeri geldiğinde ifade edebilmeyi vurgulayan bir rehber niteliğinde bu bölüm kısacası. Yedinci bölüm ‘Öz-Bakım’ başlığı ile karşımıza çıkıyor. Burada, ihmal edilmiş kişilerin dört konuda sıkıntı yaşadığını öğreniyoruz: kendini beslemeyi öğrenmede, öz disiplin konusunda, kendini yatıştırmada ve kendine şefkat duymada. Burada ayrıntıya girmiyorum zira kitapta her bir başlığın ziyadesiyle gerekçelendirilmesine şahitlik edeceksiniz. Unutmadan, bu dört başlık altında değinilen sıkıntılar için yazarın kendine has ve farklı işlevler gören birer “değişim tablosu” bulunmakta. Tahmin edileceği gibi bu tablolar günlük ya da haftalık birtakım pratiklerin uygulanması ile kişide somut değişimler yaratmayı vaadediyor. Bölüm sekiz ebeveyn olmuş kişilerle ilgili. Bu kimselerin ilkin çocuklarına neden kendilerinin içselleştirdiği gibi duygusal ihmale maruz bırakacak davranışlar dayattığı ve bu konuda aslında kendilerinin suçlu olmadığı konusu masaya yatırılıyor, daha sonra da bu kimselerin çocuklarına daha iyi birer ebeveyn olabilmeleri için izlemesi gereken ufak çaplı değişim rotası sunuluyor (ufak çaplı diyorum çünkü bu kitabın devamı niteliğinde olan
Çocuklukta İhmalin İzi: Çözümler
Çocuklukta İhmalin İzi: Çözümler
isimli kitabın başlıca konusu geçmişte duygusal ihmale uğramış ve yetişkin olup çoluk çocuğa karışmış kimselerdir…). Son yani dokuzuncu bölüm terapistlere yönelik kaleme alınmış. Bu bölümün temel meselesi terapistlerin duygusal ihmali tespit etmede yaşadığı yaygın bir güçlük çekme eğilimidir. Bu konuda tanı koymayı kolaylaştıracak çeşitli soru kalıpları gibi bazı önerilerde bulunuyor yazar. Son olarak şunu belirtmekte fayda var: duygusal ihmal kavramı yazar bu kitabı yazana değin literatürde yok denecek kadar az bir yer işgal ediyormuş, genelde ayrı ve benzer kelimeler ile bu durum izah edilmeye çalışıyormuş, böyle bir eğilim doğal olarak terapistlerin duygusal ihmale uğrayan kimselere depresyon tanısı koyması ile son bulabiliyor ki, terapistlerin bazı ölçütlerin farkında olmaması işi daha da çıkmaza sokabilir. Çok ufak da olsa kitaba yönelik şahsi eleştirim şu yönde:
Çocuklukta İhmalin İzi: Çözümler
Çocuklukta İhmalin İzi: Çözümler
kitabını henüz okumamakla birlikte, bu kitapta öz-bakım adı altında yer alan iyileştirici uygulamaların biraz sönük kaldığını/kalacağını düşünüyorum. Bunun dışında, yayınevine yönelik hataları görmezden geliyorum çünkü böyle nadide bir eseri Türkçeye kazandırdıkları için onlara müteşekkirim. Bu kitabın belki size bir yardımı dokunmaz ama emin olun ki çevrenizde duygusal ihmalden mustarip olan en az bir yığın insan vardır, bu sebeple her kim olursa olsun bu kitabı deneyimlemeli diye düşünüyorum. İncelemeyi şu çarpıcı alıntı ile sonlandırmak istiyorum: “Duygusal ihmalin talihsiz yönlerinden biri, kendi kendini çoğaltmasıdır.” (s.106) Bu alıntının manası ise şudur: duygusal ihmale maruz kalmış bir kişi kendisinden sonra gelecek kişiyi ya da kişileri de duygusal ihmale maruz bırakarak yetiştirecektir (ve bu durum döngü kırılana dek sürecektir). Keyifli okumalar!
Boşluk Hissi
Boşluk HissiJonice Webb · Sola Unitas Yayınları · 20212,667 okunma
·
1 artı 1'leme
·
2.046 görüntüleme
Samet okurunun profil resmi
Kafanıza takılan bir soru olursa bana ulaşın ya da buradan belirtin lütfen.
Bu yorum görüntülenemiyor
Sema okurunun profil resmi
Listemde olan bir kitaptı. Çok detaylı incelemişsiniz, emeğinize sağlık 👏🏻
Samet okurunun profil resmi
Teşekkür ederim 😊 keyifli okumalar dilerim
1 sonraki yanıtı göster
Nehar okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme olmuş. Bir an önce kitabı okuyasım geldi
Samet okurunun profil resmi
Teşekkür ederim 😊🙏 Mutlaka şans verin derim…
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.