"Düşen kişi tutamaç olmadığından tutunamamış değildir, tutunduktan sonra tutuklu kalacağını veya kendisine bir dayanak bulamayacağını bildiği için tutunmayı tercih etmez. Diğer taraftan tutunmak isteyip de tutunamadıysa o (kişi) başkaları tarafından itilmiştir. (Burada kastettiğim "başkaları"; yalnızca kişiler olarak değil düşünceler, acılar, geç kalmışlıklar ve yanlış vakit olarak değerlendirilebilir.)"
Dostum, seni tevafuk eseri bir yerde yazı değerlendirmesi isterken buldum. Şimdilik sadece bu yazını okudum ve gerçekten anlatmak istediğin, yazmaya değebilecek şeylerin olduğunu gördüm. Fakat noktalama işaretlerini ve gereken eklerini düzgün yazmadığın için ilk okumada ortaokul öğrencisinin yazdığı bir yazıymışcasına gayrıciddi bir tını oluşuyor. "Yazar neresinden yazarsa okuyucunun orasına ulaşır" der İsmet Özel, sen de bedenine nüfuz etmiş şeyi nakletmeye çalışıyorsun. Ama şöyle bir mesele var ki: kanaatimce sen, kontrollü hareket etmiyorsun. Kontrollü hareketten kastım cümlelerin nizamını kuramayıp bağlamak istediğin yere bir doğrultuda varamaman.
Yaklaşık iki yıl kadardır dergilerin içinde olmaya gayret ediyorum. Senin yazın da kitap yorumu gibi olmuş ve gerçekten düzenlendiği takdirde bir ahenk arz ediyor, duyguları anlatıyor. Eğer yazı yazmada kendini geliştirmek istiyorsan kafiye için değil dünya kifayeti için düşünmen lazım. Aklına geleni değil aklını oluşturanı yazman lazım. Konuşmak için değil konuşulanları anlaman için susman lazım. Ve son olarak Benjamin Franklin'in dediği gibi "ya okunmaya değer bir şeyler yaz ya da okunmaya değer bir şeyler yap!"mamız lazım. Dediğim gibi iki senedir yazılarla uğraşıyorum, istersen benimle irtibata geçebilirsin.
Eğer rahatsız edici olduysam kusuruma bakma, dilersen bu yorumu silebilirim. Afiyetle...